2

19 1 0
                                    

Merhaba :)

Size daha önce bu hikayemin Wattpad'de sildiğim hikaye olduğunu yaptığım açıklamada anlatmıştım.  Silmekteki amacım hikayeme hakkını veremediğime olan inancımdı. Belirli düzende yazacağımı da yine açıklamam da yapmıştım. Her hafta Cumartesi günleri bu hikayem için yeni bölüm gelecektir. Çok büyük aksilikler olmadığı müddetçe böyle devam edecek.

Umarım beğeneceğiniz bölüm olur. Yorum ve oylarınızı hikayemden esirgemeyin.

Afra'nın peşinden koştururken Neşe ile arkadaşını Akın bir masaya oturttu. Ona servisi bizzat kendisi yapıyorken çok mutlu gözüküyordu. Neşe de her zamankisi gibi tüm güzelliği ve enerjisiyle masaya renk katıyordu. Ancak o çocuk kaçak kaçak masaya her bakışımda beni yakalıyordu. Ya bizzat bana bakıyordu ya da rast geliyorduk. İkincisini seçmeye karar verdim.

Afra ile masalarla ilgilenirken Neşeyle göz göze geldik. Bize el salladığında biz de gülümseyerek el salladık. "Sonra konuşuruz." Dedi Afra şakıyarak.

"Tamam." Diyerek başını salladı. O çocuk bana bakmaya devam ediyordu. Bakışlarında bir gariplik vardı. Parlaklık. Tanıdık bir his...

Bir süre sonra Neşe yerinden kalktı. Akın da ortalıklarda gözükmüyordu. Sanırsam birşeyler konuşmak için kenara çekilmişlerdi. O çocuğun el kaldırdığını gördüm. Bana işaret ediyordu. Cebimden defterimi çıkartıp dikkatle yanına gittim.

"Buyurun." Dedim önündeki boş tabağa bakarak.

"Menüyü tekrar alabilir miyim?" Sesi sert bir rüzgar gibi yüzüme çarptığında bu hissi garipsedim.

"Tabi." Diyerek yanından ayrılıp tezgahın arkasındaki menülerden bir tanesini alıp ona verdim.

"Bir dakika gitmeyin." Dedi gözlerini gözlerimden çevirmeyerek. Yutkundum.

"Sipariş mi vereceksiniz?" dedim merakla. Aslında o yeşil gözlerini incelemek istiyordum. Sanki gözlerinde yeşilin her tonu vardı İlgimi çekiyordu.

"Evet." Diyerek elindeki menüyü açtı ve kısa bir süre düşünceli bir şekilde kaşlarını çattı.

Önündeki sipariş kağıdına uzanıp kağıda bir şey yazmak için hazırda bekledim.

"Aslında tavsiyenizi istiyorum." Dedi menüden bakışlarını ayırmayarak.

"Nasıl bir tavsiye?" dedim anlamayarak.

Başını hafifçe kaldırdı ve gözlerini gözlerime dikti.

"Tatlılar için." Sesi boğuk mu çıkmıştı yoksa bana mı öyle geliyordu?

Dikkate almamaya çalıştım. Bana asılacağını sanmıyordum.

"Sütlü tatlı mı, pasta tarzı mı, yoksa şerbetli tatlı mı?"

"Sen karar ver." Dedi muzipçe dudağının kenarını yukarı kaldırarak.

İşte o zaman benim şalterler attı. Çabuk sinirlenen bir yapım vardı ancak bu yapımı herkesten uzak tutmaya çalışırdım. Sanırım arada sırada su yüzüne çıkmasına izin vermeliydim.

"Beyefendi ne demeye çalışıyorsunuz?!" Sesim normal seviyesinden biraz fazla yüksek çıkmıştı.

Gözlerini devirerek menüyü masanın üstüne koydu.

"Ne diyor olabilirim? Sadece tatlı tavsiyesi istedim." Dedi bıkkın bir şekilde.

"Yaaa..." diyerek ağzımın içinde geveledim. "Tavsiye falan yok."

"Ne biçim müşteri her zaman haklıdır politikası bu?" dedi kaşlarını daha da çatarak. Ondan korkmam gerekiyordu, çünkü iki katım uzunlukta ve beni rahat bir un çuvalı gibi atabilecek güçte olduğunu biliyordum ama yapmadım. Korkmadım.

AKILLANMAZTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang