1.

487 67 23
                                    

Acı...Saf acı...

Başka hiçbir duygu yok geriye bir tek acı.Bir de o veba gibi çaresizce vücudu saran yanlızlık illeti.

O kadar zor ki yanlızlık...çok acı çekildiği halde gözden düşmeyen bir damla gibi, boğulmaktan korktuğunu halde nefessiz kalmak gibi, ne kadar cırpınırsan çırpın bir kulaç atamamak gibi.

O kadar zor ki yanlızlık aniden uçurumdan düşmek gibi, ölüm gibi...Bedenini istila ederken aynı zamanda hem bu duygudan kurtulmayı istemek hem de bunun hemen şimdi bitmesini istemek gibi.

Şu an o kadar yanlızım ki bu kalabalığın içinde o kadar çaresiz o kadar yanlız. Yanlız olmadıgım halde tüm iliklerine kadar bu duyguyu hissetmek.

Hem çığlık atmak istiyorum. Hem de susmak milyonlarca yıl hicbir şey yapmadan böylece durarak susmak.

Bu acıyı bu dünya da kaç kişi yaşıyordur ki. Şuan da ben annemin ve babamın cenazesine katılmış onların defnini bekliyorum. Onların bir hiç uğruna toprağa karışmasını bekliyorum. Onların gözümün önünde vahşice ölmelerini izlememişim gibi bir de burada dikilmiş bekliyorum.

Daha da acısının ise bundan sonra olacaklar olduğunu da iyi biliyorum...Ama yine de onları kendi ellerimle ugurluyorum.

Karşıdan omuzlar üzerinde taşınıp getirildi iki koca tabut. İste tam da şuan da aldığım nefes bile zehir oldu bana. Nefes anlamıyorum ve yaptığım tek şey tırnaklarımın tenimi delip geçmesine izin verecek kadar ellerimi sıkmak.

Ah bu acı. Ah bu caresizlik.

Tabutu annem ve babamın yeni evleri olan yanyana kazılmış iki çukurun yanına koydular. Ondan sonra o çukur yanında ne yaptılar farketmedim bile. Ben o arada sadece karşımda ki içinde annem ve babamın bedenleri bulunan tabutlara bakmış içsel bir savaşa girmiştim.

Şuan annem ve babama koşup tekrar salırılmamak için kendimi sıkıyordum.Susuyordum. Bağırıp cağırmam, ağlayıp feryat etmem gereken yerde susuyordum. Ben feryatlarımı gözlerimle yakıyordum.

"Gitme kal !" diye bagırıyordum gözlerimle annem ve babamın tabutlarına. Sonra taburların içinden beyaz bez parçalarına sarılmış bedenlerini çıkardılar. Öylece kollarının arasına alıp götürüyorlardı annemi ve babamı. Bir odun parçası tutar gibi taşıyorlardı.

İlk önce babamı yerleştirdiler o dipsiz cukura, o karanlık havasız çukura.Orası çok karanlıktı. Benim annem oldum olası karanlık yerleri sevmezdi. Korkardı annem.Benim babam korkusuzdu ama korkardı annem. Salon ışığını acık bırakıp uyurdu.Biz korkmayalım diye de belli etmezdi.Ama ben anlardım.

Sonra annemi koymak icin davrandılar o karanlık çukura, yeni evine. Ama buna izin veremezdim ki. Hemen beyaz bezlere sarılmıs ruhsuzca tasınan anneme dogru koştum. Kimse benden böyle bir atak beklemedigi icin de tutamadılar beni. Tutamazlardı da beni. Annemi öylece oraya koymalarına izin vermezdim.

Hemen koşup annemi ellerinden çektim. "Bırakın annemi !" diye bagırıyordum.

Bedenine narince sarıldım. Benim annem babamın da her zaman dediği gibi kırılgan bir cicekti. Babam onu öperken hep korkarak çekinerek severdi. Kırılmasından korktuğu için.Ama bu ruhsuz eller annemi sarsarak taşıyordu yeni evine.

Sinirliydim anneme dokunanlara burada onları uğurlamaya gelenlere. Sinirliydim herkese...

Beni çekiştirmeye calışanları ittirmeye çalıştım artık tutmuyordum çığlığımı. Avazım çıktığı kadar bagırıyordum.Canım yanıyordu.

SERSERİ(ASKIDA)Where stories live. Discover now