42-Hank'in sırrı

2.7K 327 49
                                    

John, gezegen büyüklüğündeki beyine bakarken zihninde bir karıncalanma hissetti. Sanki biri beyninin için kurcalıyormuş gibi bir histi bu. Zihninde duyduğu ses üzerine yerinden sıçradı.

"Merhaba John, kaderinle yüzleşmeye hazır mısın?"

Duyduğu cümlenin dev beyinden geldiğini anladığında, sorunun ağırlığı karşısında cevap verecek gücü kendinde bulamadı.

"Ne oldu John birden yüzün sarardı? Kendini iyi hissetmiyor musun?"

"Jen, bu şey benimle konuştu."

Jen ekrana bakarak, "pek şaşırdığımı söyleyemem" dedi.

"Neden? Sizinle de sürekli konuşuyor mu?"

"Hayır, bizimle sadece bir kez irtibat kurdu. Onda da seninle ilgili sözler sarf etmişti."

John gezegen büyüklüğünde bir beynin, kendisi ile ilgilenmesine bir anlam veremiyordu. Evrendeki en zeki beyinden kat kat üstün olduğuna inandığı bu dev beyin, neden dünya üzerindeki yedi milyar insandan biri olan kendisine ilgi gösteriyordu?

"Konuşmayı dene John, belki başka bir şeyler daha söyler."

John kendini aptal gibi hissediyordu. Ne söyleyeceğini bilemiyordu, "merhaba, beni duyuyor musun?" dediğinde aptallığı tescillenmiş gibi hissetti. Cevap gelmeyince çok şaşırmadı.

"Hayır karşılık vermiyor."

"Sana ne dedi John?"

"Kaderimle yüzleşmeye hazır mıyım diye sordu? Fakat kaderimi nasıl bilebilir?"

Dev bir beynin tüm olasılıkları hesaplayabileceğini düşündü bir an için. Şimdiye kadar kendisini izlemişse, olayları biliyorsa, gelecekte neler yapabileceğini de hesaplamış olması muhtemeldi.

"Benim dünyaya dönmem lazım. Eğer o kadını nasıl görebildiğimi bulursam bir şeyleri çözmemde yardımı olabilir."

"Peki John, ne zaman konuşmak istersen buraya gelebilirsin. Sana fazla yardımım olmadı ama elimden geleni yaparım."

"Teşekkürler Jen."

John kendisini ışınlamalarını bekledikten sonra iş istasyonuna gitmek yerine, odasına gitmeyi tercih etti. Kapıyı açtığında Helena'nın içeride kendisini beklediğini gördü.

Kız bir şey söylemeden John'a sarıldı. Kadınsal hisleri, şu an konuşmak yerine John'a sarılmanın daha iyi olacağını söylemişti. Adam da sevdiği kadına sarıldı ve birkaç dakika sonra kendini iyi hissetmeye başladı.

"Teşekkür ederim canım."

Kız John'un gözlerine bakmak için kollarını çözdü. "Seni anlamadığım için özür dilerim hayatım. Zor zamanlar geçiriyor olmalısın, üzerindeki stresi tahmin bile edemiyorum. Beni affet lütfen."

Adam ağlamaklı gözlerle bakan Helena'yı gözlerinden öptü. "Benim için üzülme lütfen, affedilecek bir şey yok. Sen benim hayatımın en özel yerindesin, seninle olduğum için mutluyum."

Helena adamın dudaklarına yumuşak bir öpücük kondurdu. Bu aşk veya şehvet kaynaklı bir öpücükten ziyade, teselli dolu bir hareketti. Adamın omuzlarındaki yükü hafifletemezse de en azından tesellisi olurdu.

"Yukarı mı gittin?"

"Evet, ne gördüğüme inanamayacaksın."

Helena adamın birden heyecanlanmasına bir anlam veremese de, hüzünlü halinden kurtulduğuna sevindi.

"Ne gördün hadi anlat."

"Bana deli demeyeceğine söz ver önce."

"Sen delisin" dedi kız gülerek. "Zaten senden bu yüzden hoşlanıyorum."

KOZA - Dünya'nın İstilası (SY)Where stories live. Discover now