31-Enerji kaynağı

3.4K 341 36
                                    

"Kim geliyor Jen?"

John'un sorusuna cevap veremeden kendinden geçen komutan derin bir uykuya daldı. Yapacak başka bir şey kalmayınca, mürettebatı iyileştirmek için çalışmaya başladı.

Hazırladığı karışım ile diğerlerinde de iyileşme belirtileri olunca, John'un güveni yerine geldi. Kendine gelen mürettebatı sakinleştirip olanları anlatmak, diğer gemiden gelen sağlık ekibine düşmüştü.

John son hastayı da tedavi ettikten sonra Jen'in başucunda beklemeye başladı. Önünde yatan bu minik vücut, doktorun gözünde dev bir kalbi barındırıyordu. Kendisini koruyup gözeten uzaylı dostunu kaybetme düşüncesi, doktorun gözlerinin yaşarmasına yol açtı.

Gelenlerin kim veya ne olduğunu merak etmesine rağmen, şu anda Jen'in sağlığını kazanması daha önemliydi. Elinde olmadan minik dostunun kafasını okşadı. Gri renkli kafada tek bir saç teli bile yoktu, iri gözlerini örten göz kapakları ile büyük gri bir topu andırıyordu.

"Yoksa bana âşık mı oldun John, bu kadar dikkatli baktığına göre."

Sesin Jen'den çıkmasına rağmen gözleri yaşlı olan John, bir an için algılayamayıp çevresine bakındı. Önüne döndüğünde hastalık yüzünden gözlerinin canlılığı gitmiş bir şekilde bakan Jen'i gördü.

"Kendine geldin, şükürler olsun. Beni çok korkuttun dostum."

"Teşekkür ederim, senin sayende iyiyim. Adamlarım nasıl?"

Komutanın ilk önce adamlarını merak etmesi normaldi, "hepsi iyileşiyor, önce senin üzerinde denedik. Sağlık ekibi bunun, senin arzun olduğuna beni ikna ettiler."

John aklındaki soruyu sormasa çatlayacaktı. "Uyanırken geliyorlar dedin, kim geliyor Jen?"

Komutan gözlerini kaçırıp yalan söyledi. "Hatırlamıyorum, hastalıktan dolayı sayıklamış olmalıyım."

John ısrar etmenin işe yaramayacağını düşünüp sonra konuşmak üzere konuyu kapattı. "İyileştiğine göre be artık gideyim. General'in gazabından kurtulmam lazım."

"Bekle lütfen" dedi Jen. Odadaki bir uzaylıya kendi dilinde bir şeyler söyledi. Biraz sonra elinde bir cihazla dönen uzaylı, elindekini John'a uzattı.

"Bu ne Jen?"

"Seni General'in gazabından koruyacak şey" dedi gülerek.

Doktor elindeki minik cihaza bakarak yapısını anlamaya çalışıyordu. El feneri gibi bir görüntüsü vardı, eğer öyleyse bununla General'i nasıl ikna edecekti?

"Bu gördüğün bir fener ama önemli olan fenere enerji veren kaynaktır. Bu enerji kaynağı ile fener yüzyıl ışık verebiliyor."

Yüzyıl kelimesini duyan John'un gözleri parladı. Bu kadar uzun dayanan bir pil henüz icat edilmemişti. General bu taşınabilir enerji kaynağını görürse, kesin kendisini affederdi.

"Yardımların karşılığında bunun bizden hediye olduğunu söylemelisin. Kaynağın şemasını çıkarmaları durumunda çok işlerine yarayacaktır."

John teşekkür ederek dostuyla vedalaştı, bir süre daha yatakta kalmasını tavsiye ettikten sonra, kendisini ışınlamaları için güverteye geçti.

Dünya'ya ışınlanınca ilk işi tuvaletten çıkıp General'i görmeye gitmek oldu. Askerler John'un yokluğunu bildirmiş olmalılardı, kendisini gören ilk asker hızla telsize bir şeyler söyleyip kendisine doğru ilerlemeye başladı.

"General acilen sizi görmek istiyor doktor."

Askerin bu tavrına gülümseyerek cevap verdi. "Bende kendisini görmek istiyordum, isabet olmuş."

Yanına katılan bir askerle birlikte General'in odasına doğru ilerlediler. Kapıyı çalan asker izin isteyip John'u içeri yolladı.

General'in öfkesi belli oluyordu, kel kafası sinirden kıpkırmızı olmuş, yüzü mora çalıyordu.

"Gene askerlerimi atlatıp uzaylı dostlarının yanına mı gittin John?"

Sorudan çok itham gibiydi ama John sakinliğini korudu. "Bana ihtiyaçları vardı, bu durumu göz ardı edemezdim Dex."

General dostları haricinde kimsenin kendisine Dex demesine izin vermezdi. "Bana Dex dediğine göre kendine çok güveniyor olmalısın. Kelleni kurtarmak için kafanda ne plan var?"

"Sana bir hediye gönderdiler Dex, görünce üstlerinde, sende çok memnun olacaksın."

John'un bu sakin tavrı karşısında siniri azalan General sakince sordu. "Neymiş bakalım bu gizemli şey?"

John cebinden çıkardığı el fenerini General'in masasına bıraktı. Dexter cihazı eline alıp var olan tek düğmeye basınca ortalığa güçlü bir ışık yayıldı.

Önce yüzüne yayılan gülümseme kahkahaya döndü, ardından John'un da gülmeye başlaması üzerine öfkeyle bağırdı. "Sen benimle dalga mı geçiyorsun? El fenerini icat edeli asır oldu, bununla mı geliyorsun karşıma."

John'un gülümsemesi devam ederken sakince cevap verdi. "Işın sırrı fenerde değil, içindeki güç kaynağında. Taşınabilir güç kaynağı olarak en az yüz sene enerji vermeye devam ediyor. Bir düşünsene akıllı telefonların pilleri kaç gün gidiyor? Sen bu enerji kaynağını kullansan telefon eskidikten sonra bile enerjisi devam edecek."

General bu açıklama karşısında elindeki cihazın değerini daha iyi anlamıştı. "Ehm, şey, küçük dostlarımıza yardım etmen karşılığında, bu hediyeyi verdikleri için teşekkür ettiğimi söylersin."

General'den alabileceği en iyi tepkiyi aldığını bilen John başıyla onayladı. "Yarışma için biraz desteğe ihtiyacım olacak" diyerek fırsatı değerlendirdi.

Elindeki cihaza büyülenmiş gibi bakan General kafasını bile çevirmeden "Yaverime söylerim, neye ihtiyacın varsa halleder."

Doktor gülümseyerek vedalaştı, odayı terk ederken bir an için General'in cihazla sevişeceğini hayal ederek içten içe güldü.

Yaveri bulan John başından geçenleri anlattı. Beraber yaşadıkları olaydan sonra yakınlaşmış ve dost olmuşlardı.

"General'in yüzündeki ifadeyi görmek isterdim" dedi Yaver.

"Ben çıkarken cihazı öpüp okşuyordu, sonrasını sadece hayal etmekle yetindim."

Yaver ciddileşerek sordu, "neye ihtiyacın var John?"

"Hank'i insanların kabullenmesini sağlamam gerek. Bu yüzden yarışmayı düzenliyorum, aynı zamanda eğlenmek ve kaynaşmak amaçlı olacak. Alkol ve müziğe ihtiyacım olacak, bol çeşit yemekle birlikte."

Yaver düşünceli bir şekilde çenesini kaşıdı, "diğerleri tamamda alkol biraz zor olacak gibi. General insanların sarhoş olup problem çıkarmasını istemeyecektir."

"General şu anda zafer sarhoşu, üstlerine karşı bir puan öne geçmiş durumda, sorun çıkarmayacaktır."

"Öyleyse ben gerekli izinleri alıp isteklerini yerine getireceğim John."

Doktor dostuyla tokalaştıktan sonra çalışma istasyonuna doğru yola çıktı. Helena'yı çok özlemişti, uzakta geçen her dakika özlemini arttırmıştı.

Uzaktan kızı gördüğünde el sallamaya başladı, ne kadar çocukça görünürse görünsün sevgisini gösterme yoluydu. Kızında el salladığını görünce mutlu oldu.

Yanlarına gittiğinde Helena'ya sıkıca sarıldı, başını boynuna gömüp kokusunu içine çekti. "Seni çok özledim bebeğim" diye fısıldadı.

"Ben de seni özledim hayatım" diye cevap verdi sevdiği kadın.

"Ya ben? Beni özlemedin m?" diye soran Angela'ya dönen John, "gel buraya başımın belası" diyerek eğilip kızı kucakladı, yanaklarından öptü.

Birden iri bri beden tarafından sarmalandıklarını hissetti. "Bende sizi özledim doktor" diyen Hank herkesi kahkahaya boğdu.

-DEVAM EDECEK-

Yayımlanma tarihi: 12.04.2015

Y.N: Bölümü beğendiyseniz oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum.

KOZA - Dünya'nın İstilası (SY)Where stories live. Discover now