49

61 10 0
                                    

15.05.2024

Yiğit Efe Aydın'dan

"Yol yoruyor ya." Diyen Yunus ile Ozan yarım ağız gülüp "Mal İstanbul'da, İstanbul'dan İstanbul'a gidene kadar daha fazla yol gidiyorsun." Demişti. Ozan'ın dedikleri ile güldüğümüzde hafifçe geri esneyip sırtımı rahatlatmıştım.

İki saatlik şehirler arası yolu Marmaris virajlarının mide bulandırıcılığına rağmen en güzel manzaraya sahip olmasından üç saatte tamamlayıp Gökdeniz'lerin kaldığı otele varmıştık.

Otelin içine girmiş giriş yapmak için resepsiyona gelmiştik.

"Durun bir." Dediğimde adımlarını durdurup hepsi bana dönmüştü. "Ben tek kalıyorum o kesinde..."

Ozan hızla Berat'ı yanına çektiğinde "Biz birlikteyiz abi." Demişti.

"Bana kaldın yine be Doruş." Yunus'un dedikleri ile hepimiz gülmüştük.

"Tamam halledelim de odaları yengenizin yanına geçeyim." Dediğimde Berat düzeltme gereği duyup "Ex yengemiz." Demişti.

"Kafa göz dalarım şimdi sana burada Berat." Sırıtarak gözümün içine baktığında başımı aşağı yukarı sallayıp "Çok ciddiyim." Deyip tehditlerime ekleme yapmıştım.

"Kime dalıyorsun koç başı, hayırdır." Dorukhan'ın dedikleri ile kendime kısa süreli bir sabır çekme zamanı tanımıştım.

Onları arkamda bırakarak resepsiyon görevlisinin bulunduğu alana doğru ilerlemiştim. Arkamdan gelen gülme sesleri yüzümdeki gülümsemeyi bastırmamı engelliyordu.

Yanıma varan adımlarla yaklaşık on beş dakikalık bir oda ayarlama muhabbetlerinin ardından otel bileklikleri bileğimize takılmış, oda kartları ve havlu kartları verilmişti.

Valizlerimizi arabalardan alıp bellboylara teslim ettiğimizde onlar odalara götürmek için bellboy arabalarına yerleştirmişlerdi.

Valizlerimiz odalara giderken biz de ana havuzun olduğu tarafa doğru ilerlemeye başlamıştık.

Kafamın arka planında çalan Ebru Gündeş'te olan odağımı etrafı incelemeye verdiğimde görmek istediğim sarıları görememekle sabretmektense tercihim Gökdeniz'i biraz da telefon aramaları ile taciz etmek olmuştu.

Üçüncü aramada cevap alabildiğimde arama açılalı bir saniye olmadan söylenen şey "Neredesiniz?" olmuştu.

"Bu kadar aceleci olma Yiğit, lütfen." Gökdeniz'in sakin sesi ile alamadığım cevap içimde dağlara taşlara haykırarak sabır dilenme isteği uyandırıyordu.

"Gökdeniz... neredesiniz?"

"Beach Bar'dayız Yiğit'ciğim." suratıma kapanan arama ile derin nefesler alarak sakinliğimi korumaya yönelik saniyeler geçirmiştim.

Sabır sınamak için yapıyordu, amacını da günlerdir tam anlamıyla yerine getiriyordu.

Atladığı şeyse bu sabrın da bir sınırı, bu sinirin çıkacağı yerlerin illa olacağıydı.

Havuzun kenarından, denize giden uzun yola çıkmak için geçtiğimizde çalan yüksek sesli remix müzikle atmosferin içine çekildiğimizde her şey daha da keyifli hale gelmişti.

"Ben yeni liman bulmaya kaçıyorum." arkadan sesi gelen Ozan'a döndüğümde ona "Biraz mola ver."demiştim.

"Liman koordinatları gelmeye başladı bile." bakışları havuzun karşı tarafında takılı kaldığında bakışlarını takip edip yeni hedefine göz atmıştım. İngiliz olduğu her yerinden belli olan bir kızı gördüğümde bakışlarımı geri Ozan'a çevirip "Ben kaçıyorum Gökdeniz'in yanına." deyip onları geride bırakıp hızlı adımlarla otelin plajına doğru yürümeye devam ettim.

Gökdeniz'den ayrı geçireceğim bir saniyeye bile tahammülüm kalmamıştı.

Upuzun plaja giden yolu tamamladığımda beach bara varmam çok da uzun sürmemişti.

Hafif esen rüzgar ile uçuşan sarı kıvırcık saçları gördüğümde saniyeler herkes için akarken benim için çoktan durmuştu.

Aklım dursa bile durmayan adımlarımla masalarına vardığımda bana kitlenen Ada'ya gülümseyip geldiğimin farkında olmayan Gökdeniz'in omzundan kulağına doğru eğilip "Şimdi bana günlerdir Yiğit diyen diline, dudaklarına ne yapalım?" söylediklerim ile irkilip hızla arkasına dönmüştü.

Şaşkın bakışlarının odağı gözlerim olduğunda her yerini ısırma isteğimi geri plana atıp konuşmak için aralanmış dudaklarına dudaklarımı bastırmıştım.

"Bu kadar mıydı?" Gökdeniz'in sorusu ile büyükçe gülümsediğimde gözlerinin içine bakmıştım.

Bu kadar olmadığını daha önce deneyimlediğini hatırlatmak farz olmuştu.

"Ada, Gökdeniz'i alıyorum, konuşmamız, çözmemiz gereken şeyler var." Gökdeniz'i elinden tutup oturduğu yerden kaldırdığımda cümlelerime boş elimle Gökdeniz'in plaj çantasını bıraktığı koltuktan alırken devam etmiştim;

"Benden bu kadar nefret etme Ada, beni biraz daha az yargıla lütfen." demiştim.

"Sana olan nefretimi şahsi algılama Gökdeniz'i üzen her erkeğe nefretim bu." yine golü yiyen ben olmuştum.

"Kim üzdü seni Gökdeniz? Hayırdır."

"Eniştelerin." rahatlıkla söylediği tek kelime içimdeki bazı noktaları alevlendirmişti.

"Bir bozuldun sanki, işte Yiğit bey her zaman bu gol atma işleri yeşil sahadaki gibi olmuyor."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 24 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Hallice Halim || TextingWhere stories live. Discover now