18

135 28 9
                                    

" Endişelenme tamam mı? Seni bulacağım. Sana verdiğim adrese oraya gider gitmez bir mektup gönder. Sadece adresin olsun. Başka hiçbir şey yazma Jimin. Planımızı ele vermiş oluruz. Tamam mı?"

Karşımdaki genç dolu dolu olan gözlerini yerden kaldırmazken yanağına süzülen bir damla yaşı elinin tersiyle usulca silip başını sallamıştı. Onu yalnız başına yabancı bir ülkeye göndermek elbette canımı sıkıyordu fakat ölmesinide istemiyordum. Jimin burada, bu siktiğimin ülkesinde kalırsa öldürülecekti.

" Jimin."

Yoongi'nin ona seslenmesiyle güzel genç başını usulca kaldırarak annesini ve babasını terk eden masum bir çocuk edasıyla yanına yaklaşan adama bakmıştı. Planı yapıp uygulamaya soktuğumuz süreç boyunca yani yaklaşık bir aydan beri Jimin arkadaşlarımla bir hayli yakınlaşmış, adeta bizden biriymiş gibi muamele görmeye başlamıştı. Bizim aramızdaki bağ ise...daha da güçlenmiş, kırılamaz bir hal alarak ikimizinde kabullendiği sevgi dolu o masum duyguya dönüşmüştü. Elbette henüz birbirimize bunu söylememiştik fakat kaçamak bir ilişki yaşayan ergen aşıklardan da farkımız yoktu.

" Dikkatli ol tamam mı? Bunuda al."

Jimin eline tutuşturulan silah ile kaskatı kesilirken Yoongi buruk bir şekilde tebessüm ederek elleri şimdiden titremeye başlayan gencin omuzunu patpatlamıştı.

" Elindeki şeyin sana pekte iyi şeyler çağrıştırmadığını biliyorum fakat sandığının aksine her şey tatlı dille çözülemez çocuk. Kendini koruman gerektiği zamanlarda kullan bunu. Jungkook'un sana öğrettiği gibi."

Jimin omuzunu patpatlayan adamın elini çekerek ondan uzaklaşması ile hızlıca ona atılmış ve arkadaşımın beklemediği bir şey yaparak göğsüne geldiği bedeni sıska kollarıyla sıkıca sarmıştı. Yoongi ilk başta afallasada yüzüne içten bir gülümseme kondurarak bizi daha da şaşırtmış ve onu saran çocuğa usulca sarılmıştı. Onların kucaklaşmasını gören arkadaşlarım ilk başta Yoongi ile dalga geçerek gülüşmüş ardından ikilinin kucaklaşmasına dahil olmuşlardı. Bense yüzümdeki tebessüm ile onları izlerken bulmuştum kendimi. Şu bir aydan beri hiç tanımadığım insanlara dönüşmüşlerdi dostum bildiğim ailem. Depresif ruhları neşeyle dolmuş ve hayattan zevk alır hale gelmişlerdi. Sürekli güler, birbirleriyle şakalaşır olmuşlardı. Kısacası Jimin beni iyileştirdiği gibi kısa sürede onlarıda iyileştirmişti. İyileştirmiş ve sevgi dolu, değer bilen insanlar haline getirmişti.

" Bizi özle, cüce."

Hoseok, alayla mırıldanıp saçlarını dağıttığı çocuktan uzaklaşmış, Seokjin'den ise sert bir dirsek yemişti. Şimdi bütün gözler bendeydi. Herkes bir başka bakıyordu bana ve bana doğru adımlayan gence. Gözlerindeki keder benimde kalbime çökerken bana doğru yaklaşan çocuğa dikmiştim gözlerimi. Bana yaklaşsın istemiştim...bana yaklaşsın ki güzel dudaklarına kapanayım istemiştim fakat duyduğum bağırtı ile bütün isteklerim ve hayallerim suya düşmüştü. Namjoon...bağıran kişi Namjoon'du. Yani burada olmaması gereken tek kişi...

" Jungkook! Sizi orospu çocukları! "

" Uzak dur Namjoon!"

Yoongi belinden çıkardığı silahını hiç düşünmeden yanımıza yaklaşan arkadaşına doğrulttuğunda Jimin'i bırakıp ikisinin arasına atmıştım kendimi. Benim yüzümden, senelerdir dost olan arkadaşlarımın arası yeterince açılmışken birde birbirlerini öldürmelerini izleyemezdim. Bu yüzden Yoongi'yi çekiştirerek elindeki silahı zor bela beline sokturmuş, onu yanımıza yaklaşan Namjoon'dan biraz uzağa götürmeye çalışmıştım. Amacım tereddüt etmeden sırtımı ona dönerek arkamda bıraktığım dostumla konuşmaktı. Yoongi'yi sakinleştirdiğim anda bunu yapacaktım fakat beni durduran bir şey vardı ne yazıkki...Sevgili dostum Namjoon beni ensemden tutarak geri çekmiş ve yüzümün ortasına sert bir yumruk indirmişti.

Betrayer Where stories live. Discover now