17

101 19 21
                                    

" Nasıl hissediyorsun?"

" İyi-"

Sorduğum soru üzerine beni yanıtlamak için ağzını açan genç odanın bir köşesinde dikilmiş bir şekilde bizi izleyen Namjoon'u gördüğünde tekrardan sessizleşmiş ve canımı sıkmaktan başka bir boka yaramayan suskunluğuna gömülmüştü. Bir kaç gündür böyleydi. Namjoon yanımızdayken özellikle.

" Dışarı çık Namjoon."

" Neden? Onu daha rahat altına alabilesin diye mi?"

Bu son nokta olmuştu. Kendimi bunca zaman dizginleyip durmuşken o kendi kendine son noktayı koymuş ve oturduğum gencin yanından fırlayarak üstüne atılmama sebebiyet vermişti. Saniyeler içersinde altıma aldığım bedeni yumruklarken bulmuştum kendimi. Bütün öfkemi kusmak istercesine yüzüne yüzüne aptal bir herif olduğunu bağırırken kanlar içersinde bırakmıştım onu...beni kolumdan yakalayarak geri çekmeye çalışan genci fark edene kadar... o ana kadar sürmüştü öfkem. İki eliyle sıkıca tuttuğu kolumu göğsüne bastırarak daha sıkı saran gencin dolu dolu olmuş gözlerine baktığım anda sakinleşmiştim fakat benim durduğumu gören arkadaşım yüzüme sert bir yumruk indirerek ,beni tuttuğu için, benimle beraber yere serilen genci aşağılayıcı bakışlarıyla süzmüş, yerinden kalkmış ve üstündeki lanet üniformayı düzelterek çıkıp gitmişti.

" Jimin-"

" Şunu yapmayı kesin artık!"

Karşımdaki genç, göz yaşlarına boğulmadan hemen önce yüzüme haykırıp dövmeli parmaklarımla sardığım ince kolunu benden kopararak beni şaşırtmış, bu şaşkınlığımın üstüne birde benden bir kaç adım uzaklaşarak göz yaşlarıyla dolup taşan gözlerini dikkatle onu izleyen gözlerime dikerek yüreğimin tam ortasında tarif edilemez bir burukluk hissetmeme sebebiyet vermişti.

" Ne yapıyorsun Jimin? Neyi yapmayı keseyim? Dediklerini duy-"

" Benim için arkadaşlarınızı karşınıza almayın efendim. Benim için...benim için insanların nefretini kazanmayın! Bir kaç gün sonra hayatınızdan çıkıp gidecek biri için bunları yapmanıza gerek yok!"

Ben duyduğum şeylerle donup kalırken o konuşmaya devam etmişti.

" Böyle yapmaya devam ederseniz...yalnız kalacaksınız efendim. Benim gibi yalnız olacaksınız. Dostlarınız dediğiniz insanların  nefretini kaldırabilir misiniz? Bir zamanlar canınızı emanet ettiğiniz insanlarla benim yüzümden ayrı düşmeniz yakmaz mı canınızı? Ben...ben sizi ardımda bırakacakken...benim için yaptığınız onca şeye rağmen sizi yarı yolda bırakıp kaçacakken siz neden böyle davranmaya devam ediyorsunuz? Ben- ben gerçekten korkuyorum. Sizi de mutsuz ve yapayalnız bir insana dönüştürmekten korkuyorum efendim."

Söylediği her bir kelimesin ağırlığı altında ezilircesine düşen omuzlarımı umursamadan tüm gardımı indirmiş bir şekilde ona doğru adımlamış ve yaşlarla ıslanan güzel yüzünü kaba ellerimle sararak anlımı benden bir hayli kısa olan gencin anlına yaslamıştım.

" Ben zaten mutsuz ve yapayalnız bir insandım Jimin... seninle tanışana kadar en azından. Benim için endişelenme. Ben iyi olacağım ve beni ardında bırakma düşüncesine kapılıp vicdan azabı çekmeyi bırak çünkü işleri yoluna soktuğum anda ardından geleceğim. "

" Neden? Neden ailenizi bırakıp benim peşimden geleceksiniz? Bu çok saç-"

Burnuna kondurduğum küçük öpücük ile anında susarken irileştirdiği yaşlı gözlerine bakarak gülümsemiştim. Sorduğu soruların cevabı çok açıktı fakat ben henüz kendim kabullenememişken ona bunları sesli bir şekilde söyleyecek kadar cesaretli değildim. Fakat cesaretsiz olmam ne yazıkki kalbimin sesini dinlemeyeceğim anlamına gelmiyordu.

Betrayer Where stories live. Discover now