lya

16 3 146
                                    

I didn't know death was this painful until I tasted it

_____☆_____

Hani bazı anlar olur ya kendinizi her şeye rağmen rahat ve özgür hissettiğiniz. Bende şuan o anı yaşıyordum. Hayatımda hiç böyle bir tabloyu hayal etmemiştim ve bu hayat hayallerimin ötesini bile bana yaşatmaya devam ediyordu.

Şuan abim bana en sevdiğim tatlı olan tanghulu almak için markete gitmiş, Jisung sana farklı bir lezzet bulacağım diye evde birşeyler arıyor ve Hyunjin de bas ucumda bana üç gündür devam ettiği bir kitabı okuyordu. Şuan son sayfadaydık çünkü kitap oldukça akıcı ilerlemişti.

"Ve çocuk arkadaşına sarılıp tüm geçmişi bir kalemle silecek olan o cümleyi söyleyi vermişti. "Melekleri andıran gülüşün gurbette bile gözlerimi şenlendirmeye devam edecek, Tanya."

Dudaklarımdan kontrolsüzce bir ıslık sesi çıkarmıştım. Kitap belki de hayatımda okuduğum en anlamlı kitaptı ve bana inanılmaz derecede dokunmuştu.

"Hyunjin, ağlarsam şaşırma."

Gözlerim Hyunjin'i bulduğunda çoktan yaşların aktığını gördüm ve bu beni güldürmüştü.

"Ağlıyor musun sen?"

Elini "boşver" anlamında sallamış ve kitabı sehpanın üstüne bırakıp yerine dönmüştü.

"Lee Minho."

"Efendim, Hwang Hyunjin."

Gülümsemiş ve elini omzuma vurarak söylemişti.

"Eğer olur da tartışırsak, gurur yapma tamam mı? İlk özrü sen dile."

"Bu neydi şimdi?"

"Bilmem. Baksana Tanya ve Nikola'ya. Küstüler ve küs ayrıldılar. Arkadaşlık böyle değil. Bize de aynısı olmasın yani."

"Saçmalama. Neden ayrılıyoruz ki?"

"Bilmem. Öylesine söyledim işte. Boşver onu. Ameliyatına üç gün kaldı. Nasıl hissediyorsun?"

Ellerimi alnıma götürdüm. Cidden vakit epey hızlı geçmişti ha.

"Bilmem. Nasıl hissettiğimi hissedemiyorum."

Hyunjin yine kahkaha atmış ve omzumu "pataklamıştı". Tam o sırada kapı açılmış ve gözlerimi ışıkla dolduran beden heyecanla içeriye girmişti.

"İşte buldum. Sonunda! Sana hiç duymadığın bir yemek bulacağını söylemiştim değil mi? Eminim andırın doktoru denenmemişsindir."

"Andırın ne?"

Hyunjin ile ikimiz de aynı tepkiyi verince az kalsın gülmekten çatlayacaktı. Güzel çocuk elindeki tepsiyi masaya bıraktı ve gelip ayak ucuma oturdu.

"Andırın doktoru. Ya! Öyle demeyin. Lezzetli bir kere."

Hyunjin ile gözümüzden yaş gelecekti adeta. Jisung ise öylece izliyordu bizi.

"Tamam tamam. Bu kadar yeter. Ben çıkayım siz yalnız kalın."

"Hyunjin, Jeongin seni bahçede bekliyor."

Jeongin'i duyar duymaz yerinden fırlayan Hyunjin sadece eliyle öpücük atıp koşarak çıkmıştı odadan. Ona da biraz güldükten sonra nihayet sevgilimle baş başa kalmıştık.

"Hadi bir dene bakalım."

Elini tabağa uzattı sırada onu tutup kendime doğru çekmiştim. Yüzlerimiz öylesine yakındı ki ikimizin de gözleri kapanık haldeydi. Üstümde olduğu için karnımda hafif bir ağrı oluşmuştu ama buna aldırmadım. Onu daha da üstüme çektim.

missing you // minsungWhere stories live. Discover now