sol

18 8 89
                                    

I wish even the perception of reality was always just dreams

_____☆_____

Minho'dan

Gözlerimi açtım ve yine aynı manzara ile karşılaştım. Yine ve yine dört duvar arasında kısılıp kalmıştım. Ama tek fark geçen sefer buraya gelmemi sağlayan kişinin şuan yanımda olmasıydı.

Şaka değil, gerçekten buradaydı. Serumlu ellerimden sımsıkı tutup onları iyice kendine bastırmış ve ağlıyordu sessizce. Bu manzara ne kadar içimi yakıp yıksa da vücudumu kıpırdatmadım. Sadece ellerimi hareket ettirdim ve bana bakmasını sağladım. Zaten beni görür görmez ağlamaya devam etmiş ve sarılmıştı vücuduma.

"Sonunda açtın gözlerini."

Kafamı salladım. Ama anlam veremiyordum bu duruma. Benim uyandığımı görmesine rağmen hala mutlu olmamıştı.

"İyi misin?"

"Beni sormayı bırak artık. Kendine bir bak. Şu halde bile bana nasıl olduğumu soramazsın."

Sesi sinirli geliyordu. Biraz da dargın gibiydi bana. Hala birşey anlayamıyordum.

"Burada yanlız mıyız?"

Kafasını inkar eder anlamda iki yana sallamıştı.

"Abin ve Hyunjin dışarıda uyanmanı bekliyor."

Duyduğum cümle ile şaşkınlığın zirvesindeydim. Eğer Jisung ve abim karşılaştıysa bu hiç iyi olmazdı.

"Siz- nasıl oldu da-"

"Konuşup yorma kendini. Sus lütfen. Sadece sus." dedi ve ellerimi bırakıp çıktı odadan.

"JISUNG!"

Arkasından seslenmeme bakmayarak geri dönmedi. Abimi çağırdığını varsaydım ve herşeyin iyi olacağına inanarak kafamı geriye yasladım.

Üç dört dakika sonra içeriye abim ve Hyunjin girmişti. İkisinin de yüzünde derin hüzün vardı. Hissedebiliyordum.

"Jisung'a birşey yapmadın değil mi abi?"

Ağlamaktan gözleri şişmişti ve tek bir mimiği yoktu. Ağlıyordu ama sessizce. Hyunjin onun aksine, sesli ama sakince ağlıyor ve sürekli gözlerini kaçırıyordu benden.

"Neyiniz var sizin? Abi?"

Ellerimi onun eline uzattığımda kendini tutamamış ve sesli şekilde hıçkırarak ağlamaya başlamıştı.

"Söyleyin artık ne oluyor."

"Sana hep kendine iyi bak dedim, dinlemedin beni. Göz göre göre ölüme sürükledin kendini peki ya neden? Niçin? Sana birşey olursa asla affetmezdim kendimi bunu bile bile niye yaptın onca şeyi?"

Chan tek bir nefese söylemişti bunları. Sinirliydi ve Hyunjin bile onu sakinleştiremiyordu. Sesi de titriyordu.

"Ne diyorsun sen?"

Gözlerini bir saniyelik yumdu ve tekrar açıp bana baktı.

"Sen... Kansersin. Ve ameliyat olmazsan, öleceksin."

Duyduğum cümle sadece tek saniyede tüm vücudumu sarmıştı adeta. Her yerim uyuşmuş ve aklımı kaybetmiştim sanki. Gözlerim acaba bu gerçek mi diye sırayla ikisine de baktığında Hyunjin abimi bırakmış ve diz çökmüştü bana doğru.

"Yalvarıyorum, bırakma kendini. Üzülme ben eminim herşeyin mükemmel geçeceğine. Korkma tamam mı? Sakın korkma dostum."

Hyunjin sürekli konuşup elimi öperek beni rahatlatmaya çalışıyordu. Ama kendini boşuna yorduğunun farkında değildi.

"Ameliyat olmayacağım."

İkisi de şoka girmiş bir ifadeyle bana baktığı sırada derinden gülümsedim.

"Ne?"

"Duydun abi, ameliyat olmak istemiyorum."

"Sen aklını mı kaçırdın? Ölmek mi istiyorsun?"

Kafamı hayır anlamında salladım.

"Hayır."

"O zaman niye? Olmazsan öleceksin!"

"Biliyorum. Ve hiç olmayacağımı söylemiyorum. Eğer Jisung ile birlikte olmama izin verirsen, olacağım. Eğer izin vermezsen, sizi bensiz bırakıp göçüp gideceğim bu dünyadan. Yeterince sıktı beni burası çünkü."

Abim şaşkınca yüzüme bakıyordu.

"İmkansız. O çocuk yıllar sonra geri dönmüş ve sen o haldeyken yanında bile değildi. Sana iyi gelmeyecek!"

"Ben söyleyeceğimi söyledim."

Abim elini yukarıya kaldırınca Hyunjin onu tutmuş ve kenara çekip kulağına birşeyler söylemişti. Birkaç dakika sonra abim yanıma geri dönmüş ve daha sakin bir şekilde oturmuştu yanıma.

"Karar verdin mi?"

Chan kafasını sakladığında ona zumlanmıştım.

"Dinle. Bana soracak olursan, asla ama asla o çocuk ile görüşmene izin vermem. Fakat Hyunjin'e teşekkür etmelisin. O beni kararımdan döndürdü. Sağlığın benim için herşeyden önemlidir, kardeşim. Sen ailemin bana mirasısın, herşeyimsin. Sadece mum gibi sönüp gitmeni istemiyorum o kadar. Ama eğer Jisung sana bu kadar iyi geliyorsa, hadi olsun bakalım. Yeter ki sen gül."

Şuan ortalama bir kanser hastasına rağmen mutluluktan uçmak üzere bir haldeydim. Gözlerimden mutluluk göz yaşları akarken kollarımı abime sarmıştım. Bu sırada duygusal şekilde bizi izleyen Hyunjin'e bakmış ve elimle yanımıza çağırmıştım onu.

"Sizi seviyorum."

"Bizde seni seviyoruz."

Ayrıldıktan sonra göz yaşlarımı silip abime bakmıştım.

"Hadi ben çıkıp onu çağırayım. Sende gel, Hyunjin. Onları yanlız bırakalım."

Hyunjin başını sallayıp onunla birlikte çıkmıştı odadan. Zaten çıktıktan hemen sonra Jisung gelmiş ve bana doyunca sarılmıştı. Her ne kadar hasta olsam da tüm sevdiklerimin yanımda olmasıydı tesellim. Sonunu böyle hayal etmediğim bir hikayeydi bu...

_

O günden itibaren bir hafta sonraki ameliyatım için hastanede kalmaya başlamıştım. Bu süreçte beni yanlız bırakmamak için abim işinden, Jisung ise kuzeni Felix'in yanında kalıyorum diye çaktırmadan babasından izin almıştı.

Her günüm abimin ve Changbin'in tatlı sohbetleri, Hyunjin'in uyumam için okuduğu hikaye ve kitaplar, Jisung'un yemem için yaptığı çeşit çeşit yemekler ile geçip gidiyordu. Bazen Jeongin de geliyor sohbet edip gidiyordu. Meğerse Hyunjin ile sevgili olmuşlardı. Hemde ilk görüştükleri günden beri. Bazen Seungmin de bana baş çekiyor, teselli verip herşeyin iyi olacağını söylüyordu.

Açıkçası bende herşeyin mükemmel ilerlediğini düşünüyordum. Hastaydım, hemde geri dönüşü olmayacak kadar ciddi ve ölümcül bir hasta. Ama herşey rüya gibiydi ve ben bu rüyanın hiç bitmeyeceğini düşünüyordum. Oysa her güzel rüya güneş doğduğu anda sona erirdi. Tıpkı benim rüyam gibi...

_____☆_____

SELAM

FİNAL ÇOK YAKIN AĞAĞAĞA HEYECANLIYIM

sucuklandınız 🌭

sucuklandınız 🌭

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
missing you // minsungWhere stories live. Discover now