prolog

25 3 39
                                    

What makes you feel good is actually what you belong to

_____✯_____

Bir rivayete göre her insanın ait olduğu bir yer vardır. Bu yer bir mekan da olabilir, bir zaman da. O bir çiçek de olabilir bazen. Bazen de cansız bir eşya. Ya da bunlardan hiçbirisi. En acıtanı ve bağımlılık yapanı... Bir şahıs... Bir insan olabilir ait olduğun yer.

Sakin, soğuk ama bir o kadar da iç ısıtan bir günün orta saatlerinde öylece göl kenarında otururken yaşam sebebim olan ve her daim aklımın bir köşesinde sakladığım gitarım ile kuşları dinleyip müzik yapmaya çalışıyordum.

Hiçbir şeyin bana ilham veremeyeceğini düşünerek umutsuzluğa kapıldığım sırada güneşin doğduğu yönden çıplak ayaklarla suya doğru koşan bir beden.. fark ettim.

Hayatı boyunca hiçbir aksilik yaşamamış, hayat dolu gülümsemesiyle sanki suyu ilk kez görüyormuş gibi zıplayarak neşeli şekilde eğleniyordu.

İstemsizce vücudum bana ihanet ediyordu. Ellerim kucağımda öylece duran gitarıma uzanmıştı. Suyun üzerinde neşeyle zıplayan, gözleri iki saniye yerinde durmayan o çocuk muydu benim ilham kaynağım?

Ellerim yavaş yavaş gitarın telleri üzerinde dolanırken bir melodi sesi çıkmıştı. Sonra birisi daha. Notalar bir birini takip ederek harika bir ahenk yaratıyordu. Sonra akıl almaz birşey olmuştu.

Notaların yaptığı basit bir müzik suyun içindeki parlak bakışlı çocuğun aniden kasılıp vücudunu hareket ettirmesine sebep olmuştu. Basit bir müzik yapmıştım ama o müziği sanki iliklerine kadar hissediyor, ondan besleniyormuş gibi içten ve severek dans ediyordu. Hep kuğu gibi dans ediyor deriz ya... Peki ya biliyor muyuz kuğu nasıl dans eder? İşte o tam olarak kuğu gibiydi. Hatta gibisi bile fazlaydı. Gözlerimi bir saniye bile olsun alamadım yaptığım basit müziği bir anlığına özelleştirmiş o çocuktan..

İstemsizce kapıldığım görüntü yüzünden gitar elimden kayıp düşünce o da sudan çıkmış ve bir saniyeliğine bana baktıktan sonra koşarak kumun üzerine çıkmıştı. Ayaklarımı durduramadım, ne düşünüyordum bilmiyorum ama o an onu kaybetmek istemedim.

"Bekle. Lütfen gitme."

Bağırarak koştum arkasından. Adımlarını durdurmuş ve arkaya çevirmişti vücudunu. Gözlerimiz bir birine takıldığında ellerimin çözüldüğünü hissetmiştim.

"Kimsin sen?"

İşte böyle başlamıştı gitarist Lee Minho ve dansçı Han Jisung'un hikayesi..

O an pek aldırmamıştım ama hem ilham kaynağımı hem de aitlik hissimi bulduğumu hissetmiştim.

_

"Minho?"

Kulağıma gelen tiz bir ses ile kendime gelmiş ve nerede olduğumu hatırlamıştım.

"Yine mi hayallere daldın?"

Cevap veremiyordum. Uzun zamandır -iki gün- onun hakkında hiçbir şey hatırlamaz olmuştum. Ama az önceki şey... Gerçek gibiydi. Tanıştığımız an gelmişti gözümün önüne.

"Ben... Çıkmak istiyorum."

Yerimden kalkmak isterken gözlerimin önü cehennem siyahına boyanmış ve düşecek gibi olmuştum.

"Dur bakalım nereye? Abin seni alana kadar buradasın, Minho. Şimdi al o gitarı eline. Ve lütfen pet şişe tutuyormuş gibi tutma."

Göz devirdim. Hayata dair en ufak heyecanım kalmamıştı ki? Neden beni serbest bırakmak yerine zorluyorlardı? Bu kadar mı eğlenceliydi beni böyle görmek?

"İstemiyorum."

"Minho. Sen doğuştan yetenek taşıyorsun. Profesyonel bir gitarist olmana rağmen basit birisi yüzünden bu hale geldin ve şimdi gitar çalmak istemediğini mi söylüyorsun?"

Ellerim cebimdeki ilaç kutusuna gitti. Açıp baktığımda boş olduğunu gördüm. Kahretsin.

"Uyuşturucu mu arıyorsun?"

"Nerede onlar?"

Öğretmen eliyle pencereyi işaret etmişti.

"Dışarıda. Çöpe attım. Abin istedi benim bir suçum yok. Hadi şimdi tut bu gitarı ve-"

Bana uzatılan o gitarı elimin tersiyle yere itmiş ve kendimi tutamayıp ayağımla üstüne basmıştım. Gitar önümde paramparça olurken sinirden titreyen ellerim ve berbat halde olan bünyemi umursamadan yerimden kalkarak kapıya yönelmiştim.

"Minho sakın gitme abine haber veririm yoksa."

"Kimseden korkmuyor ve kimseyi gram sikime almıyorum. Ben bir daha asla gitar çalmayacağım ve şarkı söylemeyeceğim bunu anlamak bu kadar mı zor? Berbat hissettiğimi görmüyor musunuz? Bu hale gelmemin uyuşturucu yüzünden olduğunu söylüyorsunuz ama en büyük sebep aslında sizsiniz"

Konuşmama boğazımdaki sızı yüzünden ara vermiş ve yutkunduktan sonra devam etmiştim.

"Bu gitar ve şarkı söylemek bana her daim onu hatırlatıyor. Acı içinde kıvranıyorum kaç kez intihara kalkıştım bunlar önemli değil ama kariyerim mi önemli? O zaman size iyi şanslar." Kapıyı aralamış ve tekrar öğretmenim Changbin'e dönmüştüm "ben onsuz bir hiçim. Ve o olmadan hiç olmaya da devam edeceğim."

Dışarıya çıkıp yürürken gözümden akarak geçtiği yerleri yakan yaşlar hiç umrumda değildi. Ben yıllar önce ait olduğum yeri bulmuştum evet ama kısa süre sonra da kaybetmiştim. Ondan sonra hiçbir yere ait olamadım. Olmayı da istemedim zaten.

_____✯_____

Yeni bir kurgu yeni bir sucuk ne o story yazamam mı sandınız???

Bence güzel eğer kafanıza takılan şeyler olursa ilerleyen bölümlerde açıklığa kavuşacak merak etmeyin(bölüm adı mesela)

Şimdilik bu kadar hoşçakalınn

Sucuklandınız 🌭

Sucuklandınız 🌭

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
missing you // minsungWhere stories live. Discover now