Bölüm 14: Findara Kasabası

38 4 0
                                    

К сожалению, это изображение не соответствует нашим правилам. Чтобы продолжить публикацию, пожалуйста, удалите изображение или загрузите другое.


К сожалению, это изображение не соответствует нашим правилам. Чтобы продолжить публикацию, пожалуйста, удалите изображение или загрузите другое.





























Asher'in açılan yaralarım için vermiş olduğu bitkisel ilaçlar işe yaramışa benziyordu. Karnımdaki yarığın artık kanaması durmuştu ve beyaz denilemeyecek kadar pis olan elbisemin ucundan kılıcımla kesip belimi sıkıca sarmıştım. Aynısı ellerim ve dizim için de yapmıştım. Artık kesile kesile kısalan kirli elbisem neredeyse diz kapaklarımın biraz üstünde bitiyordu.

Simsiyah, kömür rengindeki atımın yelelerini okşuyordum. Çok hoşuma gidiyordu ve atım da bence bundan zevk almışa benziyordu. En azından şikayetçi olduğunu düşünmüyorum. Hava artık git gide kararıyordu. Asher, bize doğru yolu gösterebilmek için çok çabalamıştı ve sonunda sarı, parlak bir ışığı izlememizi söylemişti.

Dediğine göre parlak sarı ışığı takip etmemiz gerekiyordu ve ışık söndüğü zaman doğru yere gelmiş olacaktık. Ayrıca her türlü ihtimale rağmen Asher, onu çağırabilmem için kendini benimle mühürlemişti. Artık onunla bir sorunum kalmamıştı. Hoş, zaten birçok kişiyle sorunum varken bunu dert etmem mümkün değildi.

Derin bir nefes aldım. Nefesimi alırken ise dörde kadar saydım ve sonra yavaşça tuttuğum nefesimi geri verdim. Sakinleşebilmek için bunu hep yapardım. O dört saniye boyunca hiçbir şey düşünmez ve sadece nefes almaya odaklanırdım. Nefes alırken ciğerlerimin yavaş yavaş dolduğunu hisserdim. Aldığım oksijenin kan yoluyla hücrelerime gitmesini hisserdim adeta. İşte o dört saniye boyunca bir tek bunlara odaklanır ve sonunda geriye ne stres ne de sinir kalırdı.

Gerçi ben de ikisi de yoktu. Sadece kafamı dağıtmak için yapıyordum şu anda bunu.

Ellerimdeki dizginleri daha sıkı tuttum yine de o kahrolası zihnime bazen Warren bazen de Barış düşüyordu. Bazen Hannah bazen Beren düşüyordu. Sıkılmıştım artık düşünmekten. Yorulmuştum artık savaşmaktan. Bıkmıştım artık yaşamaktan. Ama bir türlü kurtulamamıştım bu zalim düşüncelerden...

Yanımda uçan peri, üstünde olduğum bir at ve takip ettiğim sihirli bir sarı ışık... Daha ne kadar garip bir durumda olabilirim? Neyse ki artık kendi eski ve normal hayatıma nispeten daha yakın bir yere gidiyorum. Kasabaya...

Gökyüzünün KehanetiМесто, где живут истории. Откройте их для себя