8

123 19 70
                                    

Akşam saatleri yaklaşmış olmalıydı. 

Bir saati yoktu fakat mağara girişine çok az ulaşan gün ışıklarından anlayabilirdi sarışın beden. 

Jungkook ile konuşmalarının üzerinden saatler geçmişti. Demirci genç önce elindeki balı temizleyerek jel kıvamlı başka bir sıvı sürmüş ve üzerini bir minik daha sıkı sarmıştı. Ardından ricası üzerine kıyafetlerini getirmişti. 

Aslında buzlandıkları için ıslak olan ve kanla kaplanan kıyafetlerinin kuru, sıcak olarak eline ulaşması kendisini mahcup hissettirmişti. 

Çünkü sürekli atıştığı adamın kendisine bu denli yardım etmesini yediremiyordu. O'ndan yardım almak zoruna gidiyordu kısaca. 

Bir saat öncesinde ise elinde içi dolu bir kap ile gelmişti Jungkook. Kendisine sadece yemesi gerektiğini içerisinde ilaç olduğunu da söylemişti. Zorluk çıkartmamak için sorgulamadan yedi Jimin. Daha sonra bu doğal ufak sırları isteyebilirdi. 

En azından gerçekten Jungkook ne demişse yaşanıyordu. Bulamaç misali yemeği ağzına dahi almak istemese de baş ila eklem ağrıları kesilmiş, boğaz ve midesinde ferah his dalgalanıyordu. Sabaha nazaran daha iyi hissediyordu. 

Derin bir nefes alarak kılıcına uzandı sarışın beden. Üzerinde kurumuş lekeler duruyor, mağarada olduğu için toz toprak içine girmişti. 

Ayak sesi duymuş olsa da başını kaldırmadı Lord. Geleni tahmin edebiliyordu. 

Ancak ufacık sızan güneş ışığı tamamen söndüğünde neler olup bittiğine bakmak zorunda kalmıştı. Jungkook bir örtüyü mağaranın girişine kapatmaya çalışıyordu. "O ne? Örtü mü?" Sesini duyurmak için hafifçe bağırdı. 

"Hayır." Uzun dikdörtgen yapıyı mağaranın ağız kısmına sabitlemiş, son olarak yerde duran ağır bir taş parçasını yapının ucuna sıkıştırmıştı. "Sarmaşıklar. Karanlıkta fazla belli oluruz üstelik bu ormanı tanımıyorum yırtıcı ufak hayvanlar kokumuzu alamaz." 

"Kokumuzu mu?" Kaşlarını soru sorarcasına kaldırdı Jimin. Ne yani sarmaşıklar koku mu gizliyordu? Bunu şimdiye dek nasıl yeni öğrenmişti?

"Sarmaşık aralarına fesleğen, nane ve limon çiçeği ekledim. Koku karmaşası yaşanabilir ancak böceklerden uzak da tutar." İşi bittiğinde yaptığı bilgelik için yüzünde kocaman bir gülümseme vardı Jungkook'un. "Çok garip şekilde ormanda her türlü bitkiler bulunuyor." Ateşin yanına çömelerek sabah biriktirdiği kuru dal parçalarından üzerine attı. "Büyüsünü sevdiğim tek yer burası sanırım." 

"Buranın büyülü olduğunu nereden biliyorsun?" Sakin bir tavırla elindeki bezi içi su dolu kaba batırıp çıkarttı Jimin. Bu kap uyandığından beri baş ucunda duruyordu ki bir ara üzerinde hissettiği ıslaklığın bu olduğunu varsaymıştı. Uyuduğu vakit ateşinin çıktığını varsaydı. 

"Şimdiye dek haritadaki tüm yollar büyülüydü ve buranın büyülü olmadığını mı sanıyorsun? Yani belki normal bir ormandır ancak sabahtan beridir ihtiyacımız olacak bir sürü bitki topladım. Üstelik hepsi de oldukça kaliteli görünüyordu. Bu kadar verimli ve karma toprakla ilk kez karşılaşıyorum." Rahat bir tavırla sırtını ateşin yanındaki duvara yaslamış, ayaklarını uzatmıştı Jungkook. 

"Hayatında kaç toprak parçası görmüş olabilirsin ki?" Hafif alayla gülerek bakışlarını kısa bir ara çıkartıp geri kılıcına döndü Jimin. 

Duyduğu tavırla sadece gülüşü artmıştı demirci gencin. "Öylesine çok ki anlatsam yarısını aklında tutamazsın." Sarışın bedenin yaptığını yaparak onu kaba bir edayla süzdü Jungkook. 

Desert StromWhere stories live. Discover now