4

129 22 34
                                    

Büyük bahçede toplanan adamlara karşı merakla bakındı genç adam.

Atını bahçeye soktuğunda üzerinden inerek semerini eline almıştı Jungkook. İki gün önce aldığı bakırlar ile Bay Park'ın hanımı isteği üzerine yeni cezveler yapmıştı.

Son günlerde üç kılıçla uğraşıyor, her birine ayrı ayrı önem veriyordu. Bu nedenle basit siparişleri aradan çıkartmak istemişti.

Önündeki bir ay ise sipariş almamayı düşünüyor ya da geç geleceğini haber vererek kabul etmeyi umuyordu. Kasaba halkı yeterince kendisine nazik davranıyordu bu nedenle sorun olacağını düşünmedi.

Üstelik iyi de bir hesaplama yapmıştı. Kılıçlar bittiği vakit alacağı para ile iki ay hiç çalışmadan geçinebilirlerdi. Evin ihtiyaçlarını, demirci ocağı için gerekli ek malzemeleri toparlamış ve kenara da para ayırmıştı.

Biraz daha birikimle başka bir yere taşınmayı düşünüyordu Jungkook.

Atın üzerinden siyah çantayı tek hamlede indirerek bahçede gördüğü tanıdık yüze ilerledi.

İki tane at arabası ağzına kadar dolduruluyor, konulan her malzeme güzelce sabitleniyordu. Belli etmeden süzdü Jungkook. Zırhlı askeri forması olan bedene de garip bakışlar atmıştı. Yanına yaklaştığı vakit Jimin ona döndü.

Neden geldiğini merak edercesine kaşlarını kaldırmıştı.

Elindeki siyah çantayı biraz havaya kaldırarak Jimin'e uzattı Jungkook. "Bunları annen için getirdim."

Garip bir ifadeyle somurttu Jimin. "Bende bana getirdin diye heveslenmiştim, kalbimi kırdın." Dalga geçercesine gülümsemiş siyah deri çantanın içine bakmıştı. "Bana değil anneme götür o zaman Jungkook." Başını yana eğip hafifçe sallamış çantayı geri uzatmıştı.

Derince bir iç çekti Jungkook. Acelesi varken dahi bu adamla uğraşması gerektiğine inanamıyordu. İtiraz etmeden çantayı geri alıp merdivene yönelmişti.

Ancak kolundan aceleyle tutan beden yüzünden tekrar durmak zorunda kalmıştı.

"Ben götürebilirim ya da sorun değil." Garipçe gülümseyerek çantayı çekip almış yanındaki bir hizmetlinin eline tutuşturmuştu.

Jungkook'u malikanenin içine gönderirken ne düşünüyordu ki!?

Yarın sabah yola çıkacağı için hazırlık tamamlanıyordu. Anne ve Babası gideceği yolculuk için dosya hazırlıyordu. Hangi atların, askerlerin, saat kaçta yola çıktıkları veya hazırlıkların kaçta tamamlandığına dair kağıtları bizzat yazıyorlardı. Malikanede bulunan hizmetlilerden yardım alamıyorlardı çünkü gizli bir görevdi.

Jungkook yukarı çıktığında babası onu tutacak, belki ağızından gideceğini kaçıracaktı.

Zaten yanında götürdüğü askerler arasına Jungkook'u da eklemesi için türlü imalarda bulunmuştu.

Ödülü paylaşmaya hele de kralın ve babasının gözüne girme fırsatını Jungkook ile paylaşmayacaktı.

Hem babasının bir demirciyi gerçekten askerlerin arasına katmayı düşünmesine içten içe gülüyordu. Güçlü kuvvetli bir adamdı o kadar. Jimin emindi ki Jungkook gibi sert ve ağır işlerde çalışan kasabadan herhangi birini çevirse ikinci bir Jungkook bulabilirdi.

"Bir yere mi gidiyorsun?" Yine Jimin'in üzerindeki zırha daldı Jungkook.

"Bir oymacının işi olmadığı her yere." Göz kırparak hazırlanan at arabalarına döndü Jimin. Az kalsın düşüncelerine kapılarak ona gideceği yeri söyleyecekti.

Desert StromWhere stories live. Discover now