iyi bakalim

14 1 0
                                    

uzaklaştırma cezasının ortalarında ilişkimiz garip bir hal almıştı. jongin beni öpmeye çalışırken kafa atmıştı ve o kadar paniklemiştim ki tansiyonum düşmüştü. çok utandığımdan dolayı sert çıkışmıştım ama konuşmak için can atıyordum. dediğim gibi anime izlememiştim... sadece overthinkleyip tiktok izleştim. yine yatağımda uzanmış bir şekilde elimde telefonu kurcalarken jongin, nazımdan sıkılmış olacak ki aramıştı.

sonunda.

"alo." sesim götüme kaçmış gibi yanıtlasam da yatakta doğrulmuştum.

"bebeğim!" bu kadar heyecana ne gerek vardı diye içimden geçirirken aslında benim de heyecanlı olduğumu ve dışa vurmada kötü olduğumun farkına vardım.

"efendim kocacım." ? ? ?

bir süre ses gelmedi ve ağzımdan çıktığı gibi kalakaldım. bunu demek istememiştim sadece tiktokta fazla takılmıştım... telefonun diğer ucundan yüksek desibelli bir kahkaha sesi geliyordu.

"sus, tamam." durdurmaya yetmişti. beni bu rezillikten kurtaracak bi şey söylemesi gerekiyordu.

"az önce spor salonundan çıktım. sizin eve yakınım. iki dakika geleyim de bebeğimin yüzünü göreyim istedim." birkaç günlük sessizlik onu özletmiş olmalıydı. biraz gaddar davranıyordum sanırım. "olur, ne zaman burada olursun?"

"iki-üç dakika. hızlı yürüyorum." bu sefer sakin bir konuşmaydı. aklı başındaydı. iki günde ne değiştiğini merak ediyordum.

"iyi, tamam." telefonu kapatmıştım. duştan çıktığımda saçlarımı kendi kendine kurumaya bıraktığım için saçlarım nemliydi. kısa olduğu için kurur sanmıştım ama demek ki yeteri kadar süre geçmemiş farkındalığıyla üstüme eşofman ve sweat geçirip sokağa çıkmıştım. götüme buz asılmıştı soğuktan. keşke tiktok izleyeceğime duştan sonra saçlarımı kurutsaydım diye kendime kızarken sokağın başında jongin'i görmüştüm. gülüşü elli metreden kendini belli ediyordu. bu kadar seviyor muydu beni? aval aval yanıma kadar gelinceye dek baktım. üstünde benim gibi bir sweat ve gri eşofman vardı.

"giyme bi daha bu gri eşofmanı. pipin belli oluyor." dedim gülerek." daha merhaba bile demeden kurduğum cümleyle hemen kafasını aşağı çevirip şaşkın şaşkın kontrol ediyordu. "tamam, yeter. bana bak." deyip odağını kendime çekmek istedim.

"sadece seni görünce bile böyle oluyor." beni bu cümlesi utandırırken aynı az önceki ben gibi gülmüştü. ofladım.

"özledim." dedi ciddileşerek. elini cebinden çıkarmadan, bana doğru adımladı. aramızda çok az bir mesafe varken öylece yukarıdan bakmıştı. bir şey bekliyordu galiba.

"olum sen... birini mi bekliyon?"  repliğiyle kendi kendime gülmüştüm. o gülmemişti. bu romantizm sahnesinde odun rolü bende miydi acaba?

jest yapmam gerektiğini düşünüp daha uysal davranıp kollarımı omuzlarına sarmıştım. o da sonunda bir elini cebinden çıkarıp sarılmıştı. "ben de özledim." çekinerek söylesem de nabzını duymuştum. ve eşofmanın içindeki şeyi hissetmiştim. şimdi bu duruma bir şey diyemiyordum çünkü benim durumum da farksızdı. bi fena olmadım değildi. sadece yan yana bulunsak bile.

"saçlarını niye kurutmadın?" diyerek geri çekildi ve şapkamı hemen örttü. diğer elini de çıkartıp saçlarımı şapkanın içine doğru ittirdi. üşendiğimi söylediğimde sahte bir azarlamayla yanaklarımı parmaklarıyla sıkıştırdı. tatlı bir andı. böyle sıradan bir ilişki istemiştim hep. keyifle gülümsemiştim. ellerinin birini enseme ittirip saçlarımı yoklamıştı. diğerini belime sarıp gövdesine çekti. öpecek miydi? bu sefer de kafa atacağı endişesiyle yutkundum. daha yumuşak şekilde yüzümü yüzüne yaklaştırdı. artık teşekkür edecektim öpmeye cesaretlendiği için.

"sence biri bize bakıyor mudur?" diye sessizce sordu. "bakanı vurrum." gülmüştü. madem o yaklaştı ben de bitireyim bari şu işi deyip onun kadar sakinliğimi koruyamadan dudaklarına yapıştım. öpüşmeyi bilmiyordum. gözlerimi kapatıp bu işi ona bıraktım. önceki sakinliğini o da koruyamadı. elleriyle yüzümü tutup uzun bir öpüşme vermişti bana. o dudaklarıyla ve diliyle benim dudaklarımda iz bırakırken ben ise ayak uydurmaya çalışmıştım. tabii, orospunun ilk öpücüğü değildi. geri çekildiğimizde kalbimiz götümüzde atıyor olabilirdi. nefes nefeseydik ve çok heyecanlıydık.

"iyi bu sefer başımıza bir şey gelmedi." diye güldüm. o da güldü. "ev boş mu?" dedi. sesindeki alayla dizimi bacağına vurdum. "oha lan." yine güldü. sürekli gülümsüyorduk mal gibi.

"gideyim mi?" dediği gibi kısa bir süre olmuştu ve yüzümü görmüştü. yeterli gelmiş olmalıydı.

"eve mi gideceksin?"

"yok. çocuklarla buluşacağım."

kaşlarımı çattım. niyeyse arkadaşlarını hiç sevmiyordum. ama o kadar kısa bir süre olmuştu ki biz çıkalı bu rahatsızlığımı ona söylememiştim. "iyi bakalım." güldüm. o hala gülüyordu. eline uzanıp parklarımı sardım ve çok ufak bir anlığına kendime çekip öptüm. "bay bay öpücüğü." keyifliydi. gülmeye devam ediyordu. "özür dilerim. panikleyip ilk öpücüğümüzü mahvetmiştim. artık sakin olmam gerektiğinin farkındayım. ne zaman istersen gelir seni öperim." tam bir görev adamıydı. mahcup bir şekilde kurduğu cümle beni kahkahaya boğmuştu. "git hadi. anam gelir şimdi işten." kafa salladı ve yanağımdan uzun ve kokulu bir öpücük aldı. "görüşürüz yavrum." arkasını döndü ve uzaklaştı. ben ise yavrum demesinin etkisiyle bir süre kapıda sokağı izledim. gerçekten tahmin ettiğim gibi annemle karşılaşmıştık. eve çıkıp kendimi yorgana sardım. bir süre pipimin sakinleşmesini bekledim. ilişkimizin ne zamam ilerleyeceği hakkında overthink yaparken uyuyakalmıştım.

-----

değiştim ve geliştim galiba. silamm! vizelerim biter bitmez kendimi istoya atıp kafamın rahatlamasıyla uzun bir sürenin ardından bölüm atayım dedim. nesılım evet hayır

SURVEY + #KAICHEN Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora