Pekala sanki biraz abarttı. Görende gerçekten evde kaldığımı sanacak. Halbuki beni ne öğretmenler istedi de gönlümüzde başkası var diye kabul etmedik.

"İnceldiği yerden kopsun. Buraya gelirken bahçede babanların yanında oturuyordu. Bir görsen o kara kaş o kara göz onu yaradana kurban. Kız özene bezene yaratmış ya. Hem boylu poslu da tam bana yakışabilecek bir koca."

Dayanamayıp söyledikleriyle kalbim ağzımda atıyormuş gibi hissettim.  bahsettiği amcam olamazdı. Öyle değil mi?  Bu kadar ileri gitmiş olamazdı. Üstelik amcamın üç kızı bir de oğlu vardı. Eşiyle de gayet mutlu bir evlilik sürdürüyordu.

Sen hala  ben ona yılan diyorum diye bana kız . Kadın kapağı evli amcana atmış.

Gerçekten söyleyecek söz bulamıyorum. Ağzımdan çıkan tek cümlede "Nesrin abla amcam evli.  Olmuştu. 

Önce Kaşlarını çatmış daha sonra "Yok be gencecik adam nasıl amcan olsun? Parmağında da alyans yoktu.  Ne evlisinden bahsediyorsun ? " Demişti.

Yerine oturmayan bir şeyler vardı çünkü amcam alyansını verdiği bir söz yüzünden elleri kirlense bile çıkarmaz öyle yıkardı.  Hızlıca telefonumun ekran kilidini açıp galerimden amcamın fotoğrafını gösterdim.

Gözlerine devirip "Yok be ne yapacağım ben bu yaşlı başlı adamı?"  Demişti.

" Nesrin abla amcam senden 1 yaş küçük. Demek istediğim emin ol yaşlı değil." Diye mırıldanmıştım.

Biraz bozulsa da sorun etmemiş omuz silkmekle yetinmişti. Biraz daha düşündüğümde Nesrin ablanın bahsettiği özelliklere sahip amcamın oğlu Metin abi vardı. Metin abiyi ağına düşürmesi çok daha kötüydü çünkü Metin abi Nesrin ablanın oğlu Burak'tan sadece 3 yaş büyüktü.  Oğlu yaşında biriyle evlenmezdi değil mi? Gerçi Nesrin ablaydı bu her şey beklenirdi. Tam ağzımı açmış bir şeyler söyleyecekken annem kapıda belirmiş bahçedeki erkeklere tatlı götürmemi istemişti.

Kafamı sallayıp hızlıca yerimden kalkıp mutfağa geçmiştim. Hazırlanmış tabakları alıp bahçeye çıktım.

Tatlıları teker teker dağıtırken Metin abinin yanında durup kısık sesle "Bugün herhangi biri gelip sana bekar olup olmadığını sorarsa sözlün var yakında nişanım olacak demelisin."  Demiştim.

Anlamadığını belirten mırıltılar çıkardığında gözlerimle telefonunu işaret etmiştim. Gözlerini açıp kapatmıştı. Ben de oradan ayrılmıştım.  Olayı ufaktan anlatan bir mesaj yazıp gönderdim. Apartmandan içeriye girecekken birinin adımı seslenmesi ile arkamı döndüm.

İrem üzerinde kırmızı dizlerinin bir karış üzerinde biten bir elbise giymiş saçların hafif dalgalandırıp sade bir makyaj yapmış karşımda duruyordu.

" Bayramın kutlu olsun demek yok mu? " Diye sordu.

Şimdiki planının ne olduğunu bilmiyordum fakat her kim olursa olsun bayramını kutlamamak için bir nedenim yoktu.

"Bayramın mübarek olsun."  Diye karşılık verdiğimde kafasını sallamakla yetinmişti.

Aramızdaki sessizlik can sıkıcı bir boyuta ulaştığında "Allah'a emanet ol." Dedim ve eve doğru yürümeye başladım.

Arkamdan seslenmesi ile adımlarım kendiliğinden durdu. "Sen elindeki bilekliği hala takıyorsun. Peki ya Aras takıyor mu?  Ah, ne demişti?  Seni sevmeyi bıraktığımda çıkaracağım. Sen söyle Nur, Aras seni sevmeyi mi bıraktı? Sevmiyor mu artık ?"

Söyledikleriyle kalbim yerinden çıkacakmış gibi atmaya başladı. Söyledikleri gerçek olamazdı. Olmamalıydı.

Gözlerim kendiliğinden dolmuştu. Ama bir kere bile dönüp bakmamıştım. Hızlı adımlarla tepsiyi mutfağa bırakıp odama geçtim ve kapımı kilitledim. Pekala kendi gözlerimde görmeden net bir tanıya varmayacaktım. Sonuçta İrem'in neler yapabileceğini tahmin bile edemiyordum. Yaklaşık yarım saat sonra Batu, Aras Ali ve Mete gelmişlerdi. Onlar bahçede otururken bilekliğin bileğinde olup olmadığını öğrenemezdim. Batu ve Aras Ali yan yana oturuyorlardı. Telefonumu çıkarıp Batu'ya mesaj attım.

14. Müslüman!Where stories live. Discover now