12. bölüm

373 37 37
                                    

Selamun Aleyküm.

Yıldızımı parlatırmısınız?

Sizden gelen her bir cümle özeldir. Demek istediğim kendimi özel gördüğüm bir bölümü kapsıyor . Lütfen fikirlerinizi ve duygularınızı çekinmeden paylaşın.

Bu bölüm Nurdan devam.

Tamamen kişisel bir soru sormak istiyorum kurgumdan ve kalemimden yola çıkarak sizce kaç yaşındayım?

Bismillahirrahmanirrahim.

*************

Boşluk.

Beni tanımlayacak tek kelime buydu. Göz kapaklarım açamayacağım kadar çok yanıyordu. Sanki kirpik uçlarımda tonlarca yük vardı ve ben onları kaldıramayacak kadar güçsüzdüm. Elimi, ayağımı kıpırdatamayacak kadar güçsüz kaşımın üzerinde anlımın bir bölümünde ki keskin acıyı hissedecek kadar kendimdeydim.

Bunların hepsi aynı anda nasıl mümkün olabilir bilmiyorum fakat etrafında olan bitenede hakimdim. Annemin telaşlı yürüyüşü, yürüyüş sırasında "Gelmezlerse olmaz mı Ahmet?" Diye sorması.

Babamın dışarıya sert solukları bırakması, Batunun "Annem beni çağırıyor." demesine ve yaklaşık 11 saniye sonra yarama yakın bir bölgede hissettiğim dudakalardan sonra odanın kapısı açılıp kapanmasına kadar kontrol bendeydi.

Tek sorun gözlerimi açamayışım ağzımı aralayamayışım gibi fiziksel faktörlerdi. Sanki vücudum tamamen boşalmış gibiydi. Tamamen uyuşmuş hissediyordum.

Çok geçmeden kapının tekrar açılışı ve "Nuran, çilekeş yavrum benim. " diye ağıt  yaka yaka odaya giren babaannemin sesini bile idrak edebilmiştim. Bana Nur demeyi katiyen reddediyordu. Yıllardır annesinin adıyla seslenip dururdu.

"Tamam , Emine  torunumuz iyi artık bir sussan mı?" Kelimeleri buram buram bıkkınlık kokan dedemin sorusunu da seçebilmiştim.

Dedem ve babaannem Doğuluydu. Babaannemin babası dedemi damat olarak hiç bir zaman kabul etmemiş, dedem bakmış ona kız vermeye razı değiller babaannemi sevdiğine inanmaları için çıkmış minarenin tepesine babaannemi sevdiğini bütün köye duyurmuş. Babaannemin babasıda ikna olmuş çünkü o köyde söz vermek , yemin etmek çok büyük bir şeymiş. Eğer verdiği yemini tutmazsa köy o kişiyi ayıplarmış. İşte böyle. Dedem ne yapmış etmiş babaannemi kendine eş olarak seçmiş.

Babaannemin doğasında vardı abartmak. Hatta bazen annem bana kızdığında  "Babaannene benziyorsun."  derdi. 

Az önce söylediğim cümleye kanıt olsun diye babaannem "Ke mı şıyara!" Diye ağıt  yakmaya devam ediyordu. Bu söz zazacada (Evim yıkıldı.) Demekti diye hatırlıyordum. Doğuda yaşadıkları için öyle konuşmaya alışmışlardı. Din, mezhep, yaşadığımız  yer her ne kadar farklı olursa olsun aynı islam çatısı altında topladığımız sürece hepimiz kardeştik.

Bilinçaltım tekrar kapanırken duyduğum tek ses Yasemin teyzenin durumumun nasıl olduğunu sormasıdıydı.

Tekrar uyandığımda gözlerimi zorda olsa açabilmiştim. Odada kimsecikler yoktu.

Beni burada yanlız mı bırakmıştılar?
Ne kadar ayıp bir şeydi bu?
Ya birşeylere ihtiyacım olsaydı?

Hastane odasında olduğumu gözlerimi açmadan anlamıştım çünkü daha önce bu havayı çokça solumuştum.

Kapı aniden açıldığında karşımda Ali vardı. Doğrulmaya çalıştığımda başım ağırdığı için ufak bir inilti çıkmıştı dudaklarının arasından. Kalbim yine Süslü Huriyeyi yumruklamaya başlamıştı. Sesimi duyduğu anda kafasını çevirmiş göz göze gelmiştik. Yeşilin en güzel tonuna sahip gözlerinin titrediğine şahit olmuştum.

14. Müslüman!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin