9.Bölüm

230 22 60
                                    

Ben Veysel, Kaportacı Veysel. Düğüncü Muammerin oğlu Veysel. Bu Hayattan ne öğrendiğimi sorarsanız bana , hiçbir şey öğrenemediğimi söylerdim size. Bu hayatta öğrenilmesi gereken en önemli şeylerden birini bile öğrenemediğimi..

Biz 3 amcaoğluyduk her zaman ayrılmaz üçlüydük. Ne zaman birimizin derdi olsa diğerlerimiz hep orada olurdu. O yüzdendir ki içimdeki o boşluğun onların varlığı ile dolacağını düşündüm hayatım boyunca. Onlar benim kardeşimdi. Ve insan kardeşleri için her şeyi yapardı değil mi ? Ben yaptım. Ben Onlar için hayatımın hatasını yaptım. Tüm geleceğimi sırf onlar için mahvedip tek kelime bile etmedim.. Gocunduğumdan değil tabii, ben ne yaptıysam kardeşlerim için yaptım. Ama dedim ya Ben bu hayatta hiçbir şey öğrenmedim, Öğrenemedim. Ama hayat bu.. Ve ben bunu da öğrenememişim. Hayat'ın her daim bir süprizi olurmuş insana. Bazen iyi, bazen kötü. Ne hikmettir ki benim payıma da hep kötü süprizler düştü.. Kader işte..

Hayat'ın tüm süprizlerini gördüm sanmıştım aslında. Payıma düşen daha fazla acı olmaz sanmıştım. Ama yine yanılmışım..

------------------

Güneşli bir sabaha uyanmıştı Gedelli halkı. Veysel babasının vasiyeti üzerine düğüncülüğe devam ediyordu. Tabii vaktinin çoğunu amcaoğullarıyla geçirse de dükkanı da boş bırakmak sinmiyordu içine. Zaten düğün mevsimi de olmadığı için pek istek de yoktu. O yüzden biraz daha rahattı kafası. Ama yine de içini sıkıştıran bir şeyler vardı. Boğazında bir düğüm, sesini kısan bir acılık vardı boğazında. Kasaba oldukça sıcak olsa da içini ürperten bir soğuk vardı. Masadaki sıcak çayı avuçlarının arasına aldı, içmek istememişti ama nedenini bilmediği bir şekilde. Amcasının dükkanına giderken onu görüp içeri girmesiyle ayağa kalktı Veysel.

"Amca, hoşgeldin geç buyur, çay koyayım sana" dedi Veysel.

"Yok oğlum yok, almayayım ben. " dedi Hüseyin. "Ben öyle bir bakayım dediydim nasıl gidiyor?"

"Aynı işte amca, yağımızda kavruluyoruz işte. Bugünlerimize de şükür" dedi Veysel buruk bir gülümsemeyle.

"Öyle öyle" dedi Hüseyin de gülerek. "Bizim zobor da Asuman ve Meteyle tatile gidecekmiş. Bu ara tatili kasabada geçirmek istemiyormuş. Kayak yapacaklarmış felan filan işte. Bizim Ramazan'ın işleri" dedi Hüseyin. Cümlesinden sonra gülmeden duramamış ve eklemişti

"Gerçi sana ne diye söylüyorsam. Sen zaten biliyorsundur, yani sizin aranızda gizli saklı olmaz sonuçta." dedi Hüseyin yeniden.

Veysel bu konu hakkında bir şey duymamış olsa da bozuntuya vermemişti. Ne de olsa eğlenmek, kafa dağıtmak onların da hakkıydı.

"E iyi o zaman" dedi Hüseyin. "Ben seni tutmayayım kolay gelsin sana yeğenim. " dedi. Tam kapıdan çıkarken aklına gelen şeyle dönüp ekledi.

"Bir şeye ihtiyacın olursa dükkandayım" dedi güven veren bir ses tonuyla.

"Tamam amca, sağolasın" dedi Veysel gülümseyerek.

Amcası çıktığında o da işinin başına dönmüştü. Aslında bir düğün işi olmasa da baba yadigârı makinelere bakım yapmakla uğraşıyordu.

"Amcaoğlu!"

Koşarak içeri giren Taner'i gördüğünde bakışları sertleşmişti Veysel'in.

"Noluyo oğlum ne bu telaş " dedi ciddiyetle.

"Ocağına düştüm amcaoğlu. Bana bir sen yardım edebilirsin" dedi Taner heyecanla.

"Bi dur, bi dur da anlat ne olduğunu" dedi Veysel endişeyle.

Tek Bölümlük VeyKen HikayeleriWhere stories live. Discover now