2. bölüm

98 17 29
                                    

"Yanılıyorsunuz. O resimdeki her kalem darbesi sizsiniz efendim. O çizimlerde sizi anlattım ben."

- ❄️ -

Yongbok anlamadı, ama yineleyemedi de çünkü uzaktan hizmetkarların kendisine seslendiğini duyuyordu. Saraydan uzaklaşalı çok olmuştu, merak etmişlerdi muhtemelen. Bu yüzden hemen ayağa kalktı ve tuniğini üzerine geçirirken konuştu. "Şimdi gitmem gerekiyor, ama sizi tekrar göreceğim."

Hızlıca uzaklaştı oradan. Babasına dereye girdiğini söyleyemezdi, bu yüzden takılıp düştüğünü söyledi, azarladı elbette kral onu. Ancak fazla uzun sürmedi çünkü ertesi gün herkes gibi derslere katılacaktı, gidip odasında ısınmasına izin verdi.

Üzerini değiştirdi Yongbok. Yatağın içine girip ısındı. Hasta olmamalıydı, zaten çok nadir hasta olurdu ve hasta olduğu zamanlarda da atlatması fazla uzun sürerdi. Bu fikir ona hoş gelmiyor değildi, derslerden kaytarması için bir bahanesi olurdu ama bir yandan bugün tanıştığı genç efendiyi görmek istiyordu. Eğer en başından ona yakınlaşırsa, bunun iyi olacağını düşünüyordu. Boş vakitlerinde çalışmak yerine resim çiziyordu sonuçta, eğer kılıç kullanmayı öğrenirken partneri o genç adam olursa fazla zorlanmazdı çünkü muhtemelen o kadar iyi değildi.

Jisung da düşünülebilirdi, fakat babasının kesin talimatı onların karşı karşıya gelmemesiydi. Ne kadar katı bir adam olursa olsun, bazı değerlere önem veriyordu. İki dostun arasına hırsın girmesini doğru bulmuyordu, ayrıca zaten Jisung Yongbok'a nazik davranır, bu yüzden asla ilerleyemezdi.

En küçük ablasının kendisine getirdiği çayı içti ve uyudu biraz. Aslında planı sabaha kadar uyuyup dinlenmekti, ancak bir ses onu rahatsız ediyordu. Koridordaki adım sesleri uykusunu bölüyordu.

Normalde onun kaldığı yere kimse gelmezdi, babası ve ablaları hariç. Ancak saat çok geçti, bu saatte kimse uyanık değildi. Endişelendi biraz.

Kapı aralandı, ama hiç bir şey görünmüyordu. Tam kim olduğunu soracağı sırada da kapandı kapı. İyice gerildi genç prens. Yerinden kalktı ve ilk defa kılıcını eline alıp dışarı çıktı. Görünürde kimse yoktu. İyice bakınıp döndü odasına.

Sabaha kadar pek uyuyamadı. Sarayın içinde süikastçiler olduğunu biliyordu, ve daha eğleneliyorlar mı, yoksa daha büyük sinsilelikler mi planlıyorlardı bilmiyordu. Bu yüzden kılıcı yanındaydı, tetikteydi.

Sabah olduğunda erkenden çıktı yataktan ve hazırlandı dersler için. Her zaman giydiklerinden daha rahat bir elbise bırakılmıştı odasına, kırmızıydı ve diğer öğrencilerden ayrışmaması için üzerine ağırlık yapacak bir tunik daha yoktu. Bir de kıyafetle aynı renkte alın bandı vardı. Saçlarının üst kısmını yukarıdan topladı ve bandı taktıktan sonra bir kaç perçem düşürdü yüzüne. Hala güzel görünmek istiyordu.

Kılıcını da alıp çıktı odadan, eğitim alanına gitti. Ne vardı ki şimdiye kadar her yerde aradığı genç adamı saniyesinde buldu. Belki de tanıdığındandır.

Herkesin gözünün üzerinde olmasını umursamadan onun yanına gitti ve, "eşim ol," dedi.

Diğer gençleri şaşırtmıştı. Burada herkes onun marifetli olmadığını biliyordu, ama bir prensin partneri olmak isterlerdi. Ayrıca Yongbok güçlü olmadığı kadar iyi görünüyordu, herkes istemeden devamlı bakıyordu ona.

Hyunjin'in zaten bir eşi var gibi duruyordu, ama onu da reddedemezdi. Yanındaki geniş adama dönüp, "üzgünüm," dedi.

Biraz kıskandılar onu. Soylu değildi, kimse de tanımıyordu Hyunjin'i. Neden prensin dikkatini çektiğini merak ediyorlardı.

THE CROWN | HYUNLIXWhere stories live. Discover now