8

19 2 43
                                    

Dongju hızla yanına oturduğunda loş ışık altında onun korku dolu gözlerini gördü Minjae. Nefret etti. Kendisinin bunu yaptığını biliyor olmaktan. Bu adamın ve Keonhee'nin hayatına hüzün, korku katmış olmaktan. Nefret etti.

Hemen ellerini tuttu ve gülerek esnedi. Yeni uyanmış gibi yapıp tekrar tek elini çekip gözünü sildi. Tekrardan birleştirdiği ellerine baktı ve gülerek esnedi.

"Nea olduğ?"

Dongju ansızın yumuşadı ve hafif bir endişe ile sordu.

"Yatağında dönerken aşırı huzursuzdun, sonra sıçradın. Bir şey olacak sandım. Ama hayır, ben çok güçlüyüm, sadece senin için geliyordum!"

Minjae karşısındaki meleğe baktı ve kıkırdadı.

"Aigoo, Son Dongju, hayatımda olduğun için çok şanslıyım!"

Dongju onu bunaltmadığına olan inancını güçlendirirken Minjae bilerek olabildiğince güçlü kalmaya çalışıyordu. İlk defa kabus görmüş de değildi ki.

Sadece... İçinde neden sevgili ikilisi--

Ne?

İkili mi? Hayır!

Neden Dongju vardı ki?

"Biliyor musun Keonhee çok haklı" dedi Dongju mimiklerini bırakmış bir şekilde kadının yüzünü incelerken. Minjae ona rüyalarından uyanıp ne dediğini açıklaması için beklercesine bakınca kıkırdadı ve "Sen çok dalgınsın. Sadece böyle bu. Yani illa bir şey aramama gerek yok. Yani öyle değil mi?"

Son sözleri soru sorar gibiydi. Minjae gülerek başıyla heyecan içinde onaylayınca ellerini hızla salladı ve kadını o ellerden çekip sıkıca sardı. Minjae onun omzuna düşen başını yavaşça yana düşürdü ve kendini serbest bıraktı.

Bir sıcaklık. Dongju gibi bir insandan gelen o yakınlık. Bir endişe. Ondan gelen endişeli gözler. Minjae minnettardı. Yalnızca minnettar. Ama gitmeliydi. Ne Dongju ne de... Keonhee. Onu ölümünün eşiğinde görmemeliydi.

Minjae son zamanlarda düşündüğü iki insan olduğunun. Birinin zor zamanlarının güvenli sığınağı, diğerinin iyileştirmeye çalışan bir yarası olduğunun farkındaydı. Ama Dongju hayatında olduğu her dakika, her saniye o kalp Dongju'nun iyileşmesi için, o zihin onun yüreğinin sıkışıklığı için çalışacaktı.

Son bir iyilik. Dongju dünyaya dönecek, kendi göklere uçacaktı.

Keonhee. Minjae emindi. Keonhee başının çaresine bakacak kadar iyi durumdaydı. Bu nedenle o yoktu. Yok olacaktı. Kalbindeki minik tıkırtı günde iki defa doğru kişiyi gösterse de Minjae yanlışında takılı kalmaya ısrar edecekti.

Çünkü hakkı yoktu. Ölen birinin aşık olmaya.

Ama hakkı vardı. Ölen birinin mutlu olmaya.

Dongju kalbindeki minik hızlanmayı son zamanlarda o kadar yaşamıştı ki! Ama neden şimdi endişe dolu değilken çarpıntısı vardı? Karşısında o muhteşem kadın vardı. Hatta sıcacık bir hisle onu göğsünde sarıyordu. Yaşayan o kadın sıcacıktı, Dongju'yu gülümsetecek kadar sıcak. Huzurla onu sararken düşündü. Şimdi. Şimdi söylemeliydi.

"Minjae" dedi. Kadının "Hmm?" cevabı ile hafiften titreşen göğüs kafesi onu gülümsetti. Kendine bir an verdi.

"Birbirimizden hiçbir şey saklamayalım hı? Hiçbir şey. İlk söyleyeceğin hep ben olayım?"

Minjae kendini çekip adamın gözlerinin içine şefkatle baktı.

"Eğer bir şey olursa ilk sen öğreneceksin. Söz veriyorum, sana söyleyeceğim" dedi. Gülümseyerek ellerini çekti ve önüne döndü.

Detineo // ONEUS ✔️Место, где живут истории. Откройте их для себя