6

193 14 0
                                    

"Sessiz olsana! Bizi duyacaklar." İrkilmemin ardından, kafamla haydutların tarafını işaret ettim.

Neyseki sesi duymuş gibi görünmüyorlardı.

"Biraz olsun zeki olduğunu düşünmüştüm."

Hayal kırıklığına mı uğramıştı, yoksa beni küçümsemiş miydi? Ses tonundan anlayamamıştım.

"Ne demek istiyorsun?" Merakla sordum.

Aynı zamanda da yukarı bakmaktan yorulmuş boynumu dinlendirmek için oturduğum yerden geriye doğru uzandım.

Zaten üstüm berbat haldeydi. Biraz daha kirlense sorun olmazdı.

"Biliyor musun? Az önce yaptıklarını izlerken çok keyif aldım." Gülümsediği sesinden anlaşılıyordu. Yüzünü, yansıyan güneş ışığından dolayı tam göremiyordum.

"Yani? Şuanda daha önemli işlerim var, fark etmişsindir ki. Asıl konuya mı gelsen?" Konuşmanın dolandırılmasından hiç hoşlanmazdım.

Ellerim hala arkada bağlıydı. Yattığım pozisyonda rahatsız hissederek yerimde doğruldum.

"Sıkıntıyla kasaba meydanında dolaşırken, ben de bu kadar eğleneceğimi düşünmemiştim."

Artık cevap vermeyi kesmiştim çünkü söylediklerimi umursamadığı belliydi. Sadece yeri izliyordum ve işime yarayacak bir şey söylecek mi diye konuşmasını dinliyordum. Biraz daha saçmalarsa kalkıp gidecektim.

'Tabii gitmenin bir yolunu bulursam.'

"Tesadüf eseri bu haydutların konuşmasına denk geldim. Planlarını duyduğum zaman 'İşte' dedim 'aradığım eğlence!'."

"Aslında sadece uzaktan izleyip, işe karışmayacaktım. Yani belli bir süre.. Ama beklediğimden daha ilginç şeylerle karşılaştım ve beni eğlendirdin." Bir süre konuşmasına ara verdi.

"Yüce gönüllülüğümle sana bir teklif yapmaya karar verdim."

Konuşmasının devamını getirmesini bekliyordum. Çok da önemli bir şey duyamamıştım.

"HEY, SARI! Dinliyor musun?" Yüksek sesiyle yine irkildim.

"Az önce sana sessiz ol demedim mi? Haydutlar duyarsa hiç iyi şeyler olmayacak." Kafamı haydutların tarafına çevirirken fısıltıyla seslendim.

'Neyseki duymamışlar.'

"Ah be sarı! Hala fark edemedin mi?"

"Neyi ya neyi? Açık konuş."

"Sana zihninden konuştuğumu..."

Şaşkınlıkla kafamı onun oturduğu ağaca çevirdim.

Hala güneşten dolayı yüzünü göremiyordum ama onun benim yüzümü görebildiğini kurduğu cümleden anlamıştım.

"Bu kadar şaşıracağını bilsem biraz daha önce söylerdim." Kahkahalarla kurduğu cümleden, bahsettiği şeyi daha iyi anlamıştım.

Kurduğu cümlede kulaklarım işlevsizdi.

'Nasıl farkına varamam? Halbuki sesin bu kadar yakından gelmesi normal değildi.' Elimi alnıma vurmak istedim ama ellerim hala arkada bağlıydı.

"Neyse Sarı'cım. Artık farkına vardığına göre, teklifime gelelim." Bu sefer merakla söyleyeceği şeyi bekliyordum.

"Sana yardım etmemi ister misin?"

"Gerçekten yapar mısın bunu?" Cümlesi biter bitmez kurduğum cümleyle, yine elimi alnıma vurmak istedim.

'Alara ya bu kadar istekli olduğunu belli etmek zorunda mıydın?'

Zihnimde duyduğum kahkahayla yere indirdiğim bakışlarım yine onu buldu.

'Sahi, zihnime nasıl kahkaha atabiliyor ki? Enteresan.'

"Anladığım kadarıyla çok isteklisin. Güzel. Ama her şeyin bir bedeli vardır, değil mi?"

'Ne bekliyordum ki?' Hafifçe nefes verdim.

"Ne istiyorsun?" Vereceği cevaba göre karar verebilirdim.

"Ah, çok bir şey değil. Sadece soracağım her soruya cevap vermeni istiyorum." Verdiği cevap bana şüpheli gelmişti.

"Neden sorulara cevap vermemi isteyesin ki? Beni tanımıyorsun ya." Biraz duraksadım.

"Tanımıyorsun, değil mi?" Şüpheli bir şekilde sordum.

Yine, kahkahası zihnimde yankılandı.

"Orası bende kalsın. Sen yardımımı istiyor musun, istemiyor musun?"

Şüpheli tavırları her ne kadar beni rahatsız etse de, şuan başka bir çıkış yolu bulamıyordum ve bağlı ellerim beni fazlasıyla rahatsız ediyordu.

"İstiyorum."

"Ne dedin? Duyamadım."

'Duyamamış... Ben şuan zor durumda olmasam bilirdim söyleyeceğim şeyleri de neyse.' Biraz daha tolare etmeliydim.

"Yardımını istiyorum."

"Daha nazik bir şekilde sorar mısın?"

"Bana yardım eder misin?" Sorduğum sorudan sonra ağaçtan yanıma doğru atlamıştı.

Ben daha farkına varamadan, beni omuzlarımdan tuttu ve ayağa kaldırdı. Arkamda bağlı olan ellerimi tek bir hamleyle çözdükten sonra bana göz kırptı ve haydutlara doğru giderken kılıcını kınından çıkardı.

'Bu dünyadaki yakışıklı insanların egosu ne böyle ya.' Hayranlıkla, attığı kılıç darbelerini izliyordum. Daha gideli 30 saniye olmamıştı ki, üç haydutun da işi bitmişti.

Bana doğru yürürken, bu sefer detaylı bir şekilde onu inceledim.

Gece mavisi saçları, simsiyah gözleri ve keskin çene hattıyla çok yakışıklı bir yüzü vardı. Uzun boyu ve yapılı duruşundan da bahsetmesem olmazdı.

Giydiği kıyafetlere bakılırsa orta sınıf halktan biri gibi duruyordu. Ne çok lüks giyinmişti ne de çok basit.

'Bu yüze ne giyse yakışır zaten.' Sadece zihnimden geçirmiştim. Yüzüne söylesem kim bilir egosu ne kadar tatmin olurdu.

Aramızda birkaç karış mesafe kalana kadar bana doğru yürüdü.

"Evet, Sarı. Senin problemini çözdüğümüze göre artık benim sorularıma geçebiliriz, değil mi?" Dudağının bir kenarı yukarı kıvrıldı.

'O, haydutlarla uğraşırken ben de buradan kaçabilirdim. Neden onu bekledim ki?'

Elimi bu sefer alnıma vurabilmiştim.

'O kadar mı etkilendin be Alara?'

• • •

Evet arkadaşlar! Yeni bölümle sizlerleyim.

Yokluğumda 100 okunmayı geçmişiz. Okuyup oylayan herkese çok teşekkür ederim.💖

Yeni bölümü nasıl buldunuz?

Bölümü oylamayı ve bol bol yorum yapmayı unutmayın.🥰

Yeniden Doğuş: Kayıp Kimlik ArayışıDonde viven las historias. Descúbrelo ahora