15 (3.YIL)

2K 309 144
                                    

☺️

×

Benjamin

Gerici bir ortamda bulunmaktan daha kötü bir durum olduğunu sanmıyordum. Özellikle bu tür durumlar içinde bulunmaktan kaçınmak istesem de belli ki olaylar bensiz yapamıyordu.

"Küçük fare dilini mi yuttu yoksa?" Kapıyı çalalı bir dakika içeri girip kanepeme yayılıp pişmiş kelle gibi sırıtarak beni izlemeye başlayalı yirmi saniye olmuştu. Resmen sinir bozma makinesi gibiydi! Bir saniye olsun alay etmeden durabiliyor muydu acaba?

"Sarhoşken motor kullanman doğru değil." Daha girer girmez alkol kokusu almıştım ancak o kadar dinç duruyordu ki bir yudum içmedim dese kesinlikle inanırdım.

"Ne de düşünceli." Sesine yapmacık bir utangaçlık kattı. "Beni evime götürmeyi de teklif edecek misin hayatım?"

Keyfi yerindeydi, bakışlarından ve sırıtışından belliydi. Bir eğlencenin ortasından çıkıp gelmiş gibiydi. Onu buraya saçma bir mesajın getirdiğini kabullenmek istemiyordum ancak söz konusu Vincent olduğunda bunun ne kadar mantıksız olduğunun bir önemi yoktu.

"Bir şey yer misin?" Yerimden kalkarken bir an önce bir boşluk bulup düşüncelerimi toparlama niyetindeydim. Belli ki Vincent bu gece tamamen eğlenceye odaklıydı ancak aniden değişip bir kavga başlatmasını kesinlikle istemezdim. Sarhoşluk bunu tetikleyebilirdi onu ayıltmak önceliğim olmalıydı.

"Aç değilim ama içmek istiyorum." Dediğinde planlarım suya düştü.

"Bence yeterince içmişsin." Diye ikna etmeye çalıştım. Ancak belli ki o ikna olmak değil eline içki dolu bir kadeh almak istiyordu.

"Ağır bir şey olmasına gerek yok. Kvass olur bira olur fark etmez." Diye kesin bir dille ikna çabamı tamamen görmezden geldi.

"Tamam." Yerimden kalkıp mutfağa ilerlediğimde onunla baş edemeyeceğimi kabullenmiştim. Elimde iki kadeh ve şampanyayla döndüğümde kucağında Moy vardı.

"Tatlı Moycuk." Tüylerini okşarken mırıldanıyordu. "Nereden çıktı bir kedi sahiplenmek?" Diye sorarken ona uzattığım şampanya dolu kadehi aldı.

"Buraya ilk taşındığımda beni takip etti." Dedim kendi kadehime şampanya doldururken. "Sonra müdavimim oldu."

Beyaz içecekten küçük bir yudum aldığımda Vincent'in gözü üzerimdeydi. "Demek kendini zevk için kırbaçlatan birinin seninle alay etmeye hakkı yok?"

Tek kaşını kaldırmış alayla bakarken aynı ifadeyi takınmaya çalışarak, "Demek bileğine fare dövmesi yaptırdın?" Diye taklit ettim onu.

Şaşkınlıkla baktı, karşılık vermemi beklemiyordu anlaşılan. Ancak saniyeler sonra hoşuna gitmiş gibi kahkaha attığında Moy rahatsız okup sessiz bir miyavlamayla kucağından yere atlayıp salondan çıktı.

"Bayılıyorum sana." Dedi Vincent aniden. Şaşırma sırası bana geçtiğinde hala sırıtıyordu.

"Ee, beğendin mi dövmemi?" Diye sorduğunda yanıma yaklaştı. Şampanyayı eline alıp kadehine doldurduğunda yanımda tekrar yayılarak oturdu. "Biraz acıttı ama değdi."

Ne söyleyeceğimi bilemediğim bir kaç saniyenin ardından, "Güzel görünüyor." Diyebildim.

"Bir gün sana da yapalım." Derken ciddi görünüyordu.

"Hayır, teşekkürler." Diyerek reddettim.

"Neden, hoş olurdu. Tenine yakışırdı." Gözleriyle değerlendirici bir bakış attı.

"Dövme ya da piercing sevmiyorum. Vücudumda mürekkep ve delik olması rahatsız edici." Düşüncelerimi dile getirdiğimde ilgisini çekmiş gibi bakındı.

"Daha ilkel bir düşünce duymadım." Diye alay etti.

"Her neyse." Gözlerimi devirip ona bir daha asla düşüncelerimi açıkça dile getirmeyeceğime dair kendi kendime söz verdim. Düşüncemin 'ilkel olması' kesinlikle onun bayat fikirlerinin bir ürünüydü. Biz normal insanlar 'zevkler ve renkler tartışılmaz' deyip yolumuza bakardık.

"Kızma." Yanağıma uzanan parmakları yanağımı sıkıştırdı. "Somurtunca daha çok fareye benziyorsun."

"Bence sen bir gözlük takıp bana öyle bakmalısın." Dedim en sonunda yüzümü parmaklarından uzaklaştırırken. "Fareye benzemiyorum."

"Kesinlikle akrabalığınız olacak kadar benziyorsunuz." İnatçılığına sert bakışlarla karşılık verdim.

"Bence gözlük almayı geç git kendine yeni bir göz al." Diye çıkıştım. Salonumu dolduran ikinci kahkahası tabii ki de beni umursamadığının göstergesiydi.

"Çocuk gibisin." Dedi en sonunda. Kanepeye boynunu yaslamış bayık bakışlarla bana bakarken yüzünde bir gülümseme vardı.

Ona karşılık vermediğimde salon sessizliğe büründü. Şaşırtıcıydı ancak bu geceyi unutmayacağımı anlamıştım o an. Sanki bir şekilde hafızama kazınmıştı. Yapay ışıkların loş atmosferi, şarap kadehleri ve kafası iyi bir ölüm makinesiyle onun hırçın yardımcısı.

"Güzel bir gece." Dedi birden Vincent. Onun da bakışları bu andan memnunmuş gibi keyifliydi.

"Öyle, ilkbahar geldi bile." Diye karşılık verdim. Bu da Vincent'in neden böyle eğlenceli bir ruh haline sahip olduğunun kanıtıydı. Bu bir süre onunla düzgün diyaloglar kuracağımızın bir işaretiydi.

"Seni bir yere götüreceğim yarın." Birden söylediği şeyle anlamayarak ona döndüm. Bu da nereden çıkmıştı?

"Nereye?" Diye sordum merak ederek ama cevap vermeyip omuz silkti.

"Neden dövme yaptırdın?" Sessizlik sonrası merakımı dile getirirken gülümseyerek bana döndü.

"Merak mı ettin?" Diye sordu oyuncu bir tavırla.

"Sormadım varsay." Diyerek bakışlarımı üzerinden çektim. Homurdanmam keyfini yerine getirmiş gibi güldü.

"Canım dövme yaptırmak istedi birden." Diye anlattı. "Ne yapacağıma karar vermemiştim ama sonra aklıma geldin birden. Dedim ki, buraya bir fare çok yakışır. Dövmeci arkadaş duymuş beni ayıldığımda çoktan yapmıştı dövmemi."

Tam da Vincentlik bir hareketti. Söz konusu beklenmedik olaylar olduğunda Vincent orada belirmekten büyük bir keyif alıyordu.

"Biliyor musun gözlerin bala benziyor." Dediğinde ona döndüm. Fark etmediğim bir an yaklaşmıştı bu yüzden dipdibe durduğumuzda irkildim.

"Ne?" Diye sorarken dibimdeki yüzüne bakıyordum. Yorgun ama mutluydu.

"Gözlerin çok güzel." dediğinde neredeyse tükürüğümde boğulacaktım. Ama o halimi fark etmeyerek devam etti. "Bala benziyor, sapsarı ama bazen ışıkta koyulaşıyor. Sinirlendiğinde de öyle, güzel görünüyor. Saçların da güzel. Yüzüne yakışıyor. Dudağının üzerindeki ben, kaşının yanındaki küçük yara izi, burnundaki hafif kemer, boynundaki belirgin damarlar, her şeyin çok güzel."

Ardarda gelen iltifatlar öyle çarpıcıydı ki ağzımı açsam da şaşkınlık tek kelime etmeme izin vermedi. Bulunduğum anın bir hayal ya da bir rüya olup olmadığını düşünüyordum.

"Vincent-" sözlerimi ağzıma tıkan şey beklenmedik hamlesiydi. Dudaklarım üzerinde hissettiğim yumuşak dudaklarla gözlerim irileşti. An bir anda dondu ve beynim olanı algılamakta zorlandı. En sonunda olanları idrak edebildim.

Vincent beni öpüyordu.

Haydi Eyvallah

Insta: Fromthemonlight


Vurgun| GayWhere stories live. Discover now