Bölüm 42: Kırmızı Bülten

2.7K 311 26
                                    

2 Hafta Önce

İsmimin söylendiğini birkaç kez duydum ama sanki konuşan kişinin bir duvarın arkasından konuşuyormuşçasına sesi boğuk geliyordu kulağıma. Omzumu tutan eller beni yavaşça sarstı ve ismimi bir kez daha söyledi. "Yeşim."

Gözlerimi açtım. Derin nefesler alıp veriyordum ve her yerim terden sırılsıklam olmuştu. Yatakta zorlukla doğruldum ve üzerimdeki battaniyeyi sıyırdım. Serin havanın vücuduma çarpması ile biraz olsun rahatladığımı hissettim ama ağzımın içi susuzluktan kurumuştu. Beni az önce uyandıran Yiğit'e döndüm ve dudaklarımı ıslatıp konuştum. "Susadım." Yiğit yanımdan kalkarken konuştu. "Sana su getireyim."

Düğün gecesinden bu yana doğru düzgün bir uyku çekememiştim. Gündüzleri yoğun geçtiği için üzerine çok fazla düşünme şansım olmuyordu ama gece olup da uyuyamadığım zamanlarda sadece Savaş'ı düşünüyordum. Savaş'ın yanında olmak istiyordum, buna ihtiyacım vardı. Elimden hiçbir şey gelmese de onu bir camın arkasından izlemeye bile razı olurdum.

Uyuduğum zamanlarda ise Savaş kabuslarıma giriyordu. Kabuslarımda Savaş'ın vurulduktan sonra bana olan o son bakışlarını görüyordum. Yanına gitmek için çabalıyordum ama ya yol uzuyor ya bacaklarım tutmaz hale geliyor ya da aramızda o kadar çok insan oluyordu ki bir türlü onları aşamıyordum. Olur da yanına ulaşırsam da bu sefer de bir türlü doğru düzgün kalp masajı yapamıyordum, her yanım onun kanıyla kaplanıyordu.

Bu kabuslardan sık sık Yiğit'in beni uyandırması ile kalktım. Hiçbir şey sormadan beni kollarının arasına alıp yatıştırdı ve bazı geceler yanımda uyudu. Yanımda olduğu için minnettardım. O yanımda olmasaydı gecelerin daha kötü geçeceğini düşünmüştüm ama timin yanımda olacağını unutmuştum bunu düşünürken. 

Yiğit'in, Çelebi ve Aytaç'la beraber halletmesi gereken bir iş yüzünden hobi bahçesinde olmadığı bir gece yine bir kabustan uyandırılmıştım ama bu sefer beni uyandıran kişi Halit olmuştu. Yiğit sayesinde buna alıştığım için ona hızlıca sarılmıştım ve ilk kez sarılıyor olmamız yüzünden gerilen bedenini hissetmiştim. Onu rahatsız ettiğimi fark edip ondan uzaklaşmıştım. Gecenin geri kalan kısmında uyuyamamıştım ama Halit bütün bu zaman boyunca yanımda kalmıştı. 

~

"Dışarıya çıkalım mı? Biraz temiz hava almak iyi gelir belki." Halit'in şimdiye kadar beni bırakıp gideceğini düşünmüştüm ama ben sakinleşene kadar benimle kalacaktı anlaşılan. Buna ne kadar minnettar olduğumu bilemezdi. Yataktan aşağıya ayaklarımı sarkıtırken cevap verdim. "Çıkalım."

Ben önden ilerledim ve o da arkamdan geldi. Dışarıya çıktığımızda arkamızdan kapıyı kapattık ve balkondaki minderlerin üzerine oturduk. Omzumun üzerine battaniye bırakıncaya kadar çıkarken yatağımdan battaniyeyi de aldığını fark etmemiştim. "Hava serin." Üzerime battaniyeyi örterken hafifçe gülümsemişti.

Yanımda oturup bakışlarını ileriye çevirdiğinde onu izlemeye devam ettim. "Bu büyük bir battaniye. Sen de üzerine ört." Bakışlarını bana çevirdiğinde konuşmaya devam ettim. "Kendin söyledin, hava serin." Battaniyenin ucunu ona doğru uzattım ve birkaç saniyenin ardından ucundan tutup üzerine doğru çekti.

Yan yana oturup yıldızlarla taçlandırılmış geceyi uzun bir süre battaniyenin sunduğu sıcaklıkta sessiz sedasız izledik. Etrafta aydınlatma ışıklarından bulunmadığı ve çevredeki seyrek müstakil evlerin hiçbirinde ışık yanmadığı için yıldızları görmek kolay bir hale gelmişti.

Serin havada uykum iyice açıldı. Yanımda duran Halit'in de aynı durumda olduğundan emindim. Uykusunu böldüğüm için kötü hissettim. "Üzgünüm." Mırıldanmam ile bana döndü. "Benim yüzümden uykundan oldun."

SESSİZ SİPERWhere stories live. Discover now