Bölüm 9: Acil Çağrı

5.7K 314 11
                                    

Oğlan bahçedeki en büyük ağacın gölgesinde, sırtını ağaca yaslamış bir şekilde oturuyordu. Bugün hava biraz serin olduğu için çocukların büyük bir kısmı yurdun içindeki oyun salonundaydı. Oğlan böyle zamanları seviyordu çünkü yalnız ve huzurlu olabiliyordu. 

Kendisine yaklaşan kızı gördüğünde oğlan kalkıp gitmeyi düşündü. Bir hafta önce onunla konuştuğundan beri kız sürekli onu izler olmuştu ama ilk kez yanına geliyordu. 

Kız yanına geldiğinde bir süre ayakta dikildi ve sonra oğlanın yanına oturdu. "Benim adım Yeşim. Senin de dediğin gibi bekledim ama kimsem gelmedi. Ben de senin gibi beklemekten vazgeçtim." 

Kız sustuğunda oğlan kalkıp gidecek gibi oldu ama kız kolundan tutup onu durdurdu. "Bugün beklemekten vazgeçtiğim ilk gün. Önceden yanımda kalbimde taşıdığım umudum vardı ama bugün sen de gidersen yapayalnız olacağım." Kızın buğulanmış gözleri oğlanın gözlerini buldu. "Lütfen yanımda kal." 

Oğlan biraz bekledi ama daha sonra kolunu kızın elinden kurtarıp oradan uzaklaştı. Kız oğlanın arkasından bir süre baktıktan sonra bakışlarını indirdi ve artık tutamadığı göz yaşları ile ağaca yaslandı. Terk edilmekten çok usanmıştı artık. Önce hiç bilmediği ailesi terk etmişti onu, ismini bile onu bulan rastgele birisi vermişti. Sonra ailesi olabileceğine inandığı Mehmet amcası terk etmişti onu. Şimdi ise kendisi ile bir gördüğü, arkadaş olabileceklerine inandığı bu oğlan terk ediyordu onu. Bu gece kız yine umudunu öldürecekti belli ki. Yine o acıyla uyuyacaktı. 

Göz yaşlarını silmeye çalıştı ama o kadar çok göz yaşı vardı ki minik elleri hepsini toplamaya yetmedi. Yine de çabalamaya devam etti kız, ta ki başka bir el ellerini tutup yüzünden uzaklaştırana kadar. Kız buğulu gözlerinin ardından oğlanı gördü. Oğlan tişörtünün ucu ile kızın gözyaşlarını sildi ve yanına oturdu. Kızın ağlaması yavaşlamıştı ama ellerini yüzüne götürüp de silmek istemiyordu, belki oğlan yine onunla ilgilenir göz yaşlarını siler diye. 

O gün kız ve oğlan bütün gün konuşmadan o ağacın serin gölgesinde yan yana oturdular. Ve yıllar sonra günün birinde oğlan o ağacın gövdesine ikisinin adlarını kazıdı.

***

"Mekan da yemekler de güzeldi. Bir gün yine gitmek isterim." Ferit başını aşağı yukarı ağır ağır salladı ve dudakları hafiften kıvrıldı. "Beğenmene sevindim. En kısa sürede yine gideriz." Arabadan indim ve evin bahçesine doğru ilerlemeye başladım. 

Ferit, Çelebi ve Sinan konusu dışında başka herhangi bir konu açmadan öğle yemeğimiz son bulmuştu. Çelebi ve Sinan her zamanki rutin konularımızdan birisi olduğundan başka bir konu açmamasını biraz garipsemiştim çünkü biz beraber yemeğe gidecek insanlar değildik. Benim ondan hoşlanmadığım gibi onun da benden hoşlanmadığının farkındaydım ne de olsa. 

Bahçede bir kalabalık beni karşıladığında ilk başta ne olduğunu anlayamadım ama daha sonra bana doğru gelen Sevda'yı gördüm. Sevda bana iyice yaklaştığında kollarını iki yana açtı. "Patron!" Kelimeyi iyice uzatarak söyledikten sonra bana sarıldığında kendimi zorlayarak güldüm ve ben de kollarımı ona sardım. "Ne ara geldiniz?"

Sevda benden ayrıldı ve eve doğru yürürken yanımda bana eşlik etti. "Uçak bir saat önce indi. İstanbul'daki işleri tamamladık. Güven'in de yanına birkaç kişiyi bıraktık. Artık buradan işe devam etmeye hazırız." Başımı sallayarak onu onayladım ve gülümsedim. "Bugün dinlenin ama yarın hepinizi iş başında görmek istiyorum."

"Tamamdır Patron." Ondan uzaklaşıp eve girdim ve odama yöneldim. Sevda koruma ekibinde olan dört kadın korumadan biriydi. Çok cana yakın olması ile tanınırdı, şahsen ben beni her gördüğünde bana sarılmasından sıkılmıştım artık ama ne kadar dil döksem de onu bundan vazgeçiremediğimde en azından sarılmaları uzatmayacağına dair söz almıştım. Sevda cana yakın olsa da tersi pisti. Onun cana yakınlığını yanlış yorumlayan korumayı evire çevire dövdüğüne şahit olmuştum.

SESSİZ SİPERWhere stories live. Discover now