22

2.2K 271 190
                                    

geldim!!!!! elimde maalsef ki hic taslak bolum yok bundan sonra bende guncel bolum yazicam o yuzden bekletebilirim kusura bakmayiniz<333 bolum yazmak icin moral toplayamadim ama bekliyorsunuz diye hizlica gelmeye calistim umuyorum ki bu bolume yansimamistir<333 keyifli okumalar diliyorum ve lutfen flop kalmasin olur muu😴




Ev taşımak kesinlikle zordu.

Jimin, Jungkook'un ㅡ "Yorulmana gerek yok. Ben birkaç kişi ayarlarım hallederler." demesini reddetmiş ve iki gündür, koskoca iki gündür evin içinden çıkamamıştı. Kıyafetlerini kutuluyordu, yeni ve hala kullanılır olan eşyaları bir yere topluyordu. Bu evi kapatacağı için çoğu şeyi yanına almak istiyordu ama şu an yorgunlukla kendini L koltuğun uzun tarafına bedenine atarken uykulu gözlerini ovuşturuyordu.

Yalnız yaşadığı halde bu kadar eşyayı neden aldığını evi toplarken sorguluyordu.

Ve hala kutulaması gereken çok eşyası vardı. "Belki de Jungkook'un teklifini kabul etmem gerekiyordu." diye mırıldandı.

Bu haftasonuna yeni evlerine yerleşme telaşındalardı. Açıkçası ev için aldıkları tüm eşyaları teslim almışlardı ve geriye bir tek yerleştirmesi kalıyordu. Fakat daha yaşadıkları evlerin toplanması bitmemişti ve Jimin paketli eşyaları düşününce sızlanıyordu kendi kendine. Mesela dün Jungkook onu aradığında giyinme odasının halısının üstünde oturuyor ve, "Hala geç değil. Birimizin evine taşınabiliriz. Döşeli ev işte neden bu kadar çok yoruluyoruz ki?" diye söylenmişti. "Yeni bir başlangıç yapmak için?" diye tatlıca konuşunca da Jimin görmediği halde gülümsemiş ama yine de söylenmeye devam etmişti.

Bunlar ikisinin arasında ㅡ birbirlerine ilk adımları oluyordu ve Jimin, açıkça Jungkook'un uğraştığını görüyordu. Jeon ve Kim şirketine işlere koşarken aynı zamanda ev ile uğraşıyordu. Jimin'e sadece yaşadığı evi toparlamak kalmıştı.

Jimin gülümsedi.

Bazen düşünceleri içinde kendince gülümsüyordu ve bunun tek sebebi Davin Jungkook'du.

Ki cebindeki titreşim halinde olan telefonunu çıkarıp ekrandaki isme bakınca da gülümsemesi büyüdü. "Efendim?" diye konuştu kulağına götürürken. "Ne yapıyorsun?" Jungkook'un sorusu ile gerindi omega.

"Yorgunluktan uzanıyorum ve açım. Sen?"

"Şirketten çıktım, Gavin'i alacağım şimdi."

"Eve mi geçeceksin?" diye sordu Jimin. "Kabul ediyor musun?" Jimin kirpiklerini kırpıştırdı ve ne demek istediğini anlayınca hızlıca konuştu. "Yemekleri dışarıdan sipariş edeceğim ona göre?"

"Bana bırak, alışveriş yapmam gerekli mi?"

"Sanırım biraz." dedi Jimin.

"Tamam, sen dinlenmene bak."

Konuşmaları böylece sonlandığında Jimin telefonunu yastığının yanına koyduğunda esnedi. Zaten yorgundu bedeni. Sabahın erken saatlerinde kalkıyordu ve akşam saatlerine kadar evini toparlamakla uğraşıyordu. Hemde dışarı işlerine koşuyordu. O yüzden bastıran uykudan kaçamadı ve koltuğunun köşesinde tatlı bir şekerleme yaptı.

Kırk beş dakika sadece.

Çalan zil ile uykusundan uyandı ve uyku sersemi şekilde giydiği terliklerini sürüyerek kapıya ulaştı. Dağınık sarı saçları ve evde giyindiği rahat kıyafetleri ile kapıyı açtığında ㅡ "Jimin Hyung!" diye sevinen Gavin'le Jimin gülümsedi. İlk önce Gavin girdi eve ve hemen arkasından Jungkook. Elinde bir poşet vardı ki dolu olduğu kesindi. "Uyandırdık mı?" Jungkook poşeti kenara bırakıp oğlu için diz çökmüştü. Jimin de kapıyı kapatıp ellerini cebine sokarak ㅡ "Sorun değil, ne aldın?" diye sordu. Gavin üstündeki ağırlıktan kurtulup Jimin'e döndü. "Babam istediğim hiçbir şeyi almadı Jimin Hyung!" diye şikayet ettiğinde Jungkook onun saçlarını karıştırdı.

without meHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin