Yaşam ve Ölüm Arasında

Start from the beginning
                                    

Adam şen bir kahkaha attı. "Hem de nasıl, sen gelecek misin?"

"Seve seve, ama kardeşimle paylaşmam lazım. İlk ben, sizi nereden bulabilirim?"

"İki sokak ötede, siyah jipte olacağım," dedi adam, omzuma dokunup uzaklaşırken. Gidişini izleyerek biraz zaman kazanmıştım. Sonra arkamı döndüğümde, kahverengi birbirine dolanmış saçları, mavi gözleriyle onu gördüm, Verda'yı.

"Geç mi kaldım ama bu sefer iyi para buldum. İki gün idare eder bizi," mutlu gözüküyordu. Gerçi bizi bu kadar küçük şeyler mutlu ediyordu: yemek bulmak, para kazanmak gibi.

"Artık dilenmek zorunda değiliz," mutluluğuna mutluluk katmak ister gibi direk konuya giriş yapmıştım.

"Nasıl yani... İş mi buldun?"

"Evet, hatta bir robot merkezinde eşyalarla ilgili bir görevmiş neymiş... Çok para var, kurtuluruz bu hayattan. Sonra sen okul okursun, kalacak yerimiz olur, mutlu bir hayatımız olur. Fena mı?"

"Daha iş gerçekleşmeden büyük konuşmasan mı hem... Belki kabul edilmezsin."

Verda olumsuz düşüncesini söylerken ona bu sefer kulak asmamıştım.

"Her şey güzel olacak bu sefer, eminim."

"Ya olmazsa?"

Verda garip bir şekilde ümitsiz ve çok olumsuz konuşuyordu, ama işle ilgili artıları görürse mutlu olacağından emindim.

"Söz veriyorum,"
diye fısıldadım içimden bir ses kurtuluşu bulucağımızı söylüyordu,

ama yanıldığım nokta belki buydu, çünkü kurtulmak demek gece yarısında elimden düşürdüğüm bir ihtimaldi. O ihtimal bir daha düzelemezdi, yok ederdi, herkesi. İnsan ölmek için nefes alırdı, yaşamak için yok olurdu. Hayatın kuralları bundan ibaretti.

2046

Yok oluş bazen bedenlerin ölmesi ile gerçekleşmezdi, zihnimizde birini öldürememekte yok oluştu.

Mesela en onu köşeye koyup devam etmek, işini bitirmek istiyorsun, ama o "geleceğim" dedi diye gözün sürekli yolda.

"Gelmeyecek, Çağla, hala anlamadın mı? Zaten niye ben hiç dinlenmiyorum acaba, sana yapma dedim."

"Gelecek iç ses, inanıyorum."

Derin nefes alıp binadan çektiğim 2-3 fotoğrafı gazete sayfasına yerleştirirken elim bitkinçe mouse üzerinde hareket ediyordu.

Sonunda işimi hallettiğim zaman gözüme sol alta duran saat ilişmişti, 13:18 gösteren saat yine benim aklıma onu getiriyordu. Zaten ne zaman çıkmıştı ki son hali aklımdan

"Aptal olma!" İç sesim bana sertçe çıkışmıştı.

"Aptal değilim," derken dosyayı masaüstüne kaydediyordum.

"Hareketlerine bak, ne zaman bir robotu önemser oldun? Onlar ölmez, Çağla. Bir robot ölmez."

"Öldü demedim."

"Düşündüğünü benden sakınma."

"Peki," derin bir nefes verdim, "ama cidden onu merak ediyorum. Geleceğim dedi, sende şahitsin buna."

Duvarın Ardındakiler Where stories live. Discover now