one

337 39 95
                                    

Her zaman ki gibi akşam olduğunda sarı saçlı gencin mesaisi başlardı. Yattığı koltuktan rahatsızca kıvranarak kalktı ve çokta büyük olmayan evinde ki banyosuna doğru adımladı.

Yüzünü yıkayıp, kendisini aynadan süzünce fazlasıyla bitkin olduğunu gördü. Göz altları mosmor, dudakları çatlak, yanağında yastığın izi.

İşini hallettikten sonra salona gidip yattığı koltuğu düzenledi ve yerdeki yiyecek paketlerini toplayıp kapının kenarında ki çöp kutusuna attı.

Bi yandan da saate bakıyordu, 8 olduğunda evden çıkar buçuk gibi bara varırdı 9da da mesaiye başlardı.

Dolaptan aldığı birkaç naneli çikolatasını cebine koydu telefonunu ve cüzdanını da aldıktan sonra ceketini de giyip dışarı çıktı.

Hava kararmıştı, sokak lambaları yanıyordu. Köpekler her akşam olduğu gibi bu akşam da sokaklardaydı. Hyunjin uzun zaman önce bırakmıştı gündüzleri dışarı çıkmayı, işi akşam saatlerinde başladığı için geceye kadar çalışır sabah güneşini görmeden eve gelirdi. Gündüzleri uyur, geceleri çalışırdı.

Yanına gelen tatlı köpeğin başını okşadıktan sonra motoruna bindi genç. Yarım saat sonra bara gelmişti, birkaç kişinin içeride olduğunu gördü.

Lee Minho, yani barın sahibi de içerideydi. Hyunjin'i görür görmez gülümsedi ve sevgilisiyle konuşmasına geri döndü.

2 yıldır burada çalışıyordu Hyunjin, Busan'a taşındığından beri. Annesinin ameliyatı için çalışmaya başlamıştı ama bir türlü gereken parayı denkleştirememişti.

Her zamanki gibi yerine geçip bardakları silmeye başlamıştı. Bir yandan da Minho ve sevgilisi Felix'in sohbetini dinliyordu. Felix'in doğum günü yaklaşmıştı ve bunun için plan yapıyorlardı bir nevi.

O sırada barın şarkıcısı aynı zamanda Minho'nun biricik kardeşi Kim Seungmin girmişti içeriye.

Hyunjin'i yerinde görünce kocaman gülümsemiş ve bi sandalyeye oturup sohbet açmaya başlamıştı.

"Bakıyorum da yakışıklı barmenimiz yine tam vaktinde burada."

"Maalesef."

"O ne demek sarı papatya, zorla çalıştırıyoruz sanki?"

Seungmin'in hâlâ gülerek söylediği şeye, Hyunjin göz devirmişti. Evet zorla çalıştırmıyorlardı ama Hyunjin için her gün buraya gelip kulakları sağır edecek sesler bir işkence gibiydi.

"Neyse bugün hangi şarkıyı söylemeliyim sence?"

Hyunjin, her gün bu senaryodan bıkmıştı. Buraya gelip işini sakince yapmaya çalışırdı ama Seungmin buna asla izin vermezdi. Sürekli sarı saçlı gençle konuşmaya çalışır, bugün ne söylemesi gerektiği konusunda ondan fikir alırdı.

Aslında sarı saçlının, diğerini pekte taktığı söylenmezdi. Çoğu sorusuna cevap vermez, onu gördüğünde gülümsemezdi ve evet Seungmin karşısında kocaman gülümsese bile.

2 yıldır, tam 2 yıldır bu böyleydi. Seungmin adım attıkça, Hyunjin daha da geriye giderdi. Biliyordu pembe kahküllünün kendisine karşı hisleri olduğunu ve korkuyordu da.

Hyunjin erkeklere asla o gözle bakmamıştı hatta çevresinde bile böyle şeyler görmemişti taa ki Busan'a tanışıp bu barda çalışmaya başladığından beri.

Korkuyordu, onlar gibi olmaktan korkuyordu. Homofobik değildi ama hemcinsinden hoşlanmayı garip bulduğunu da inkar edemezdi.

"Hey Hyunjin!"

bite me | hyunminOn viuen les histories. Descobreix ara