8.BÖLÜM 1.KISIM

2 2 7
                                    

ZEYNEP’TEN…

 Gözlerimi açtığımda bembeyaz tavanla karşılaştım. Neredeydim? En son ne olmuştu? Burada ne yapıyordum? Burası bizim evimiz değildi. Kim beni buraya getirmişti?

Kafamdaki ince ağrı acı çektiriyordu. Korku şakaklarıma hücum ediyordu sanki. Kalbim kuş gibi çarpıyordu. Ellerim titriyordu. Acaba düşündüğüm yerde miydim? Ben… Ben Soysal’ın evinde miydim?

Bu düşünce ile korkuyla üzerimdeki pikeyi fırlattım ve odanın kapısını açmaya çalıştım. Sadece çalışmakla kalmıştım. Çünkü kapı kilitliydi. Korkuyla kapıyı yumruklamaya başladım. “Kurtarın beni! Kimse yok mu? İmdat!” diye bağırıyordum.

Kuş gibi atan kalbime bir de titreyen bedenim eklenmişti. Gözlerim dolmuştu ve nefes almak zor geliyordu. Soysal’ın evi olamazdı!

Onunla tanıştığımız gün anlamıştım psikopat olduğunu. Beni ilk gördüğü andan beri tuhaf davranışlar sergilemişti. Sonra telefonumu bulmuştu bir şekilde ve rahatsız edici mesajlar yazmıştı. Onu engellemiştim ama bu da fayda etmemişti.

En sonunda da bugün tekrarladığı şeyi yapmıştı. Beni kaçırmıştı. Bir evde tutmak istemişti. O evdeyken bir gün eve geldiğinde sinir krizi geçirmişti. Neredeyse kafamda bardak kıracaktı. Ondan korkuyordum.  Hem de çok…

Gözlerimi sildim ve etrafa bakmaya başladım. Benim sevdiğim renklerle dizayn edilen bir oda vardı karşımda. Ama artık bu renkleri sevmiyordum. Pembe bir yatak, sağ tarafımda kalan bir tane dolap ve makyaj masası, sol tarafımda da bir tane ebeveyn lavabosu vardı.

Bir tane pencere vardı. Belki kurtulurdum oradan atlayarak. Hemen pencerenin yanına koştum ve aşağı baktım. Gördüğüm manzara gözlerimin dolmasına, kaçma umutlarımın yok olmasına sebep olmuştu.

Bir apartman dairesiydi. Biz en üst katındaydık. Büyük ihtimalle de evde kimse yoktu şu anda. Yanımda telefon yoktu. Buradan kaçmalıydım. Ama nasıl yapacaktım? Kaçabileceğim yer yoktu. Kapana kısılmıştım!

Korkumu bir kenara bırakıp mantıklı düşünmeliydim. Yoksa buradan kaçamazdım. Nerede olduğumu bile bilmiyordum! Nasıl kaçacaktım bilmediğim bir yerden. Kim bilir beni nereye getirmişti!

Yatağa oturduğumda aklıma gelen fikirle tekrar ayağa kalktım. Makyaj masasının iki tane gözü vardı. Belki içinde işe yarar bir şey bulurdum. Mesela tel toka…

Bir kez kaçırıldıktan sonra babam bana kilitli bir yerden çıkmam için bu yöntemi göstermişti. Acaba burada toka var mıydı?

Hızla çekmeceleri karıştırınca yaşadığım şey yine hüsrandı. Hiçbir şey yoktu! Sanki her şey ayarlanmıştı. Tüm bunlar planlanmıştı. Yapacağım hiçbir şey kalmamıştı.

Gözlerimi kapattım ve korkumu bastırmaya çalıştım. Soysal’ı bekleyecektim. Ölecektim korkudan! Sakinleşmem gerekti. Ama nasıl yapacaktım?

Aklıma gelen düşüncelerle gözyaşlarım yine akmaya başladı. Ben artık babamı göremeyecektim! Babama sarılamayacaktım. Korktuğumda babamın arkamda olduğunu hissedemeyecektim. Artık tek başımaydım. Yalnızdım! Yalnızlık hiç bu kadar acı verici gelmemişti.

Büyük ihtimalle bugün haberlerde yüzüm çıkacaktı, beni arayacaklardı. Yine büyük ihtimalle bulunamayacaktım. Korkum benim kalbimi yavaş yavaş kemiren elma kurdu gibiydi. Her dakika daha fazla canımı yakıyordu. Soysal bana ne yapacaktı? Neden beni yine kaçırmıştı? Bana bu sefer nasıl zarar verecekti?

O an anlamıştım kaçırılan kadınların neler hissettiğini. Korku onları da bitiriyordu. Ne yapacağını bilemiyorlardı onlar da. Özlüyorlardı. Sevdiklerini, kalbini verdiklerini görememek canını acıtıyordu. Böyle hissediyorlardı demek ki. Kalpleri dışarı çıkıyordu onların da korkudan. Elleri titriyordu demek ki onların da.

SÖZ ETTİM MAVİLEREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin