Giriş - Ölümün Kokusu

540 103 81
                                    

18.02.2024

🦋

"Fetih?" Korkuyla ondan bir cevap bekledim. Ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. Nabzımı ensemde hissederken yakama yapışmış endişe benimle birlikte pencereyi sonuna kadar açmış olan Fetih'in yanına kadar gelmişti.

Üçüncü kattan aşağıya bakıyordu. Bakışları önemli bir şey düşünüyormuş gibi derinleşmişti. Rüzgâr buz mavisi gözlerinin önüne gelen ölüm karası saçlarını uçuruyordu. Saçlarını ve gözlerini gördüğünüzde aklınıza gelen ilk şey ölüm oluyordu. Yani en azından benim aklıma gelen ilk şey buydu. İkincisiyse fazlasıyla yakışıklı olduğuydu...

Fetih son dönemlerde sadece benimle konuşuyordu. Belki de ona iyi geliyordum. Bilmiyorum... Nefes onunla konuşmam için beni buraya göndermişti. Sorunun ne olduğunu henüz öğrenememiştim ama bir an önce çözmeliydim. Binlerce insan onu bekliyordu.

"Fetih?" dedim fısıltıyla. "Annenle baban ayrıldığı için gerçekten çok üzgünüm ama bu hayatını etkilemedi. Yani... Üzülmeye değmez." Yakın zamanda ailesi ayrılmıştı. Fetih tuhaf bir şekilde sanki küçük bir çocuk gibi bundan fazlasıyla etkilenmişti. Bildiğim kadarıyla babası annesinin ısrarı sonucu şirketi Fetih'e bırakmıştı. Annesi en azından oğlunun babasıyla arasının iyi olmasını istemiş ve bunun ikisini birbirine yakınlaştıracağı konusunda karar kılmıştı. Çünkü babası öfkeli, kibirli Kuzey Güçlü olunca, sadece şirketini oğluyla paylaşacağı için gülümsediğini gördüğüm biri olunca insan Kuzey Bey'le geçinemiyordu. Babasının Kuzey Güçlü olması büyük şanssızlıktı.

Bir şey söylemesini beklemeye devam ettim ama hiçbir şey demedi. Sessizlik rüzgârın ürkütücü uğultusuna karıştı.

Fetih gözlerime baktı. İlk kez bu kadar uzun gözlerime odaklanmıştı. Rahatsız oldum. Kumral saçlarım havada uçuşurken rüzgâr ölümün kokusunu da getirmişti yanımıza.

Kara bulutlar etrafı sarmıştı. Ölüm bulutları gökyüzünü kaplamıştı.

Fetih yavaşça bir tutam saçımı kulağımın arkasına attı. "Gözlerini mavi sanıyordum." diye fısıldadı. "Yeşilmiş..." Gülümsedim. Gülümsedi. Ama ardından söyledikleri daha fazla gülümsememe engel olmuştu. Tuhaf bir şekilde acıyla...

"Gökyüzü kara bulutlarla kaplı, ölümün kokusu kanlı, hayat fazlasıyla acılı, kader bunu yapmam için ısrarcı..."

Gülümsemem silinirken yüzümden, daha büyük bir tebessüm yayıldı yüzüne. "Ne için kader ısrarcı Fetih?"

Kulağıma doğru eğilip neredeyse duyulamayacak kadar alçak sesle "Ölüm..." dedi.

Şaka yaptığını düşündüm. Küçük bir kahkaha attım. "Komiksin ama iyi değilsin, farkında mısın?" Elimi alnına koydum. "Ateşin mi var senin?"

"Ateşler içinde kalacak bir dünyada, acı çekeceğin bir hayata, meydan okuyacak mısın acaba, kaderini kabullenip her şeyin sonunda, benim gibi boyun eğecek misin yoksa..."

Elimi alnından çektim. "Amacın ne?" Onu anlayamıyordum. Saçmalıyordu.

Fazlasıyla... Ölümün kokusu geliyordu burnuma.

"Alıyor musun?" Titrediğim belli olmasın, düşündüklerim, hissettiklerim açığa çıkmasın diye hiçbir şey demedim. "Sen de alıyorsun değil mi?" Aniden içeri dolan rüzgârı içine çekti. "Ölümün kokusu bu, sevenleri sevdiklerinden ayıran koku, istemeyenleri mecbur bırakan bu..."

Kolunu tutup onu çekmeye çalıştım. "Fetih hadi, seni bekliyorlar. Gidelim." Yerinden bir milim kıpırdamadı.

"Şirketin başına geçmek istemiyorum." dedi sadece. "Lütfen Efsun. Yalvarırım söyle onlara. Bunu durdur yoksa yemin ederim kendimi aşağıya atarım." Üçüncü kattan atlaması ölümle sonuçlanırdı.

Kelebekler Yaşamaya Cesaret EdemezWhere stories live. Discover now