Saklı kalan hisler

332 17 40
                                    

Şiddetli baş ağrısıyla uyandı genç adam. Kardeşinin yanından kalkıp kapıya ilerledi, kapı kulpuna uzandı ancak eli boşluğa düştü. Gözlerini kapatıp görüşünün düzelmesi için bekledi bir süre.

Baş ağrısı öyle fenaydı ki, çocuk gibi ağlamak istiyordu. Gözlerini yeniden açtı Kenan ve odadan çıktı. Banyoya gidip elini yüzünü yıkadı.

Aynadaki yansımasına baktı. Işığı sönmüş mavilerine, yüzünün solmuş rengine.

Banyodan çıkıp odaya geri döndü. Kardeşi uyanmıştı. Kenan yanına ilerledi, Veysel'in anlına elini koydu.

"Ateşin düşmüş biraz."

"İyiyim düne göre."

Veysel'in ses tonundan, konuşurken abisinin yüzüne bakmıyor oluşundan belliydi dünkü tavrını devam ettirdiği. Kenan üzülüyordu bu duruma, kardeşi onu resmen silmişti.

"Sağlık ocağına geçiyorum ben, birşey olursa ararsın."

Veysel cevap vermedi. Kenan da daha fazla orda kalmasına gerek olmadığını düşünüp odadan çıktı.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

"Günaydın." Dedi Elif, neşeli bir sesle. Ancak Kenan onu duymamıştı bile, odasına girmişti Elif'e bakmadan. Elif bir süre baktı kapanan kapıya. Dün ki hali aklından çıkmıyordu, Kenan fark etmediğini sansada onun ağlayışını duymuştu Elif.

Kalbinde Kenan'a karşı filizlenmeye başlamıştı bazı duygular. Bir daha asla kimseyi almayacağı kalbine ulaşmıştı birisi.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Gün içinde amcaoğulları Veysel'i ziyarete gelmişti. Hep birlikte salonda oturuyorlardı.

"Amcaoğlu dün noldu?" Diye sordu Ramazan. Kenan'la ne olduğunu merak ediyordu. Veysel'in ise keyfi kaçmıştı abisinden bahsedildiği için.

"Nolsun?"

"Abini suçlaman gereksizdi, adam çok üzüldü be."

"Hak etti ama."

"Tamam ya, oldu bitti." Dedi Taner. Ramazan'ın aksine Veysel'in tepkisini haklı buluyordu. Kenan onlara karşı ağır konuşmuştu.

"Çayın bitmiş." Dedi Veysel, konuyu değiştirmek amacıyla. Sehpanın üstündeki demliğe uzandı, çayı doldurduğu esnada demlik elinden kaydı ve yere düştü.

"Ah!"

"Veysel iyi misin?"

Taner'le Ramazan yerinden fırladı endişeyle. Veysel ise çayın sıcaklığını hissettiği için şaşkındı.

"Yandım." Dedi heyecanla. Resmen bacaklarına dökülen çayın sıcaklığını hissedebiliyordu. "Amcaoğlu, yandım!"

"Valla mı la?" Dedi Taner. Ramazan ise sevinçle türkü söylemeye başlamıştı.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

"Bu ilaçları sabah ak-" duraksadı Kenan, elini gözlerine bastırdı. "Sabah akşam kullanın."

Adam reçeteyi alıp çıktı odadan. Kenan ise gözlerini kapatıp açarak kendine gelmeye çalıştı. Son zamanlarda yaşadığı üzüntü kötü bir şekilde etkiliyordu hastalığını.

Kapının tekrar açıldığını duydu. Kimin geldiğine bakmak için mavilerini kapıya çevirdi Kenan.

"Elif,"

"Kenan bey, öğle yemeğine çıkmıyor musunuz?"

"Öğle yemeği mi?" Saatine baktı Kenan. "O kadar oldu mu ya?"

Elif başıyla onayladı onu. Saatler ne kadar hızlı geçmişti öyle. Elindeki poşeti havaya kaldırdı genç kadın.

"Poğaça aldım. Yer miyiz?"

Kenan gülümsedi. Belki de bu yaptığı bencillikti, aklına gelen düşünceyle gülümsemesi yüzünde soldu.

"Aç değilim." Dedi soğuk bir ses tonuyla. Elif onun ani değişimi karşısında şaşırmıştı.

"Peki."

Geriye doğru bir adım attı Elif. Neden böylesine üzülmüştü ki? Tam kapıyı kapatacağı esnada Kenan'ın ayakta durmakta zorlandığını fark etti. Tam birşey diyeceği esnada, adam geriye doğru birkaç adım atıp yere düştü.

"Kenan bey?"

Elif hızlı adımlarla yanına ilerledi. Ne olmuştu ki birden? Neden bayılmıştı?

"Kenan bey!"

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Döndü üst kattan gelen heyecanlı sesleri duyunca merdivenlerden çıkıp yanlarına geldi. Neşeyle oynuyordu Taner'le Ramazan, Veysel ise onlara eşlik ediyordu sandalyesinden.

"Oğlum noluyor?"

"Çay döküldü." Dedi Veysel, gülerek annesine bakarken. Döndü ise ne olduğunu anlamamıştı.

"Yandım."

"Yandın mı?" Döndü bir süre oğlunun buna neden sevindiğini anlamasa da sonradan fark etmişti. "Hissettin mi?"

"Evet."

"Hemen abini arayalım, doktoruna haber versin."

Veysel'in gülüşü yine abisinin lafı geçince kayboldu. Döndü ise heyecanla telefonunu alıp aramıştı büyük oğlunu. Uzun uzun çaldı telefon, açan olmadı.

"Allah Allah." Dedi Döndü şaşkınlıkla. Normal de Kenan onların telefonunu hemen açardı, korkardı kardeşine birşey oldu diye, kazadan sonra hiç geçmemişti bu korkusu.

"Noldu yenge?" Diye sordu Ramazan, Veysel'in inadından sormayacağını bildiği için.

"Açmıyor telefonu."

"İşi var demek ki."

"Neyse akşam gelince söyleriz. Çay demleyeyim, şöyle keyiflice içelim."

Döndü mutfağa gitti. Üç amcaoğlu da kaldıkları yerden oynamaya devam etti.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

"Neyi var hocam?" Dedi Elif, Kenan'ın yanı başında beklerken. Reşat hoca Kenan'ın getirildiğini öğrendiği an koşmuştu acile.

"Hasta doktor gizliliği Elif."

Kenan kimsenin bilmesini istemediği için birşey dememişti Reşat hoca, ama Elif anlamıştı birşey vardı, kötü birşey vardı.

"Veysel..."

Elif onun yanına yaklaştı ve elini tuttu Kenan'ın, yalnız hissetmesin diye.

"Ben burdayım, yalnız değilsin."

Yavaşca gözlerini açtı Kenan, ilk başta nerde olduğunu anlamamıştı. Sonra Reşat hocayı ve elini tutan Elif'i fark etti. Yerinde doğrulmaya çalıştı.

"Noldu bana?"

"Bayılmışsın, bu hafta ikinci kez." Dedi Reşat hoca. Veysel'in kaybolduğu zamanki bayılmasını hatırlatarak.

"İyiyim ben."

"İlaçlarını alıyor musun?" Dedi Reşat hoca. Kenan gözleriyle Elif'i işaret etti.

"Sonra konuşsak?"

"Tamam, geçmiş olsun."  Diyerek uzaklaştı Reşat hoca.

"Eve gidip dinlenin en iyisi."

"Öyle yapıcam zaten Elif."

"Tamam." Dedi Elif, sinirli bir ses tonuyla. Kenan sedyeden kalkıp montunu giydi ve acilin kapısına ilerledi, Elif de onu takip etti.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Bölüm sonu.

Umudun Rengi Kde žijí příběhy. Začni objevovat