48- "Atlatılan ve Anlaşılamayan Dertler"

4K 266 181
                                    


Bölüm geç geldi çünkü Göktuğ yazarken aklım Evren'de, Evren yazarken aklım Emirhan'da falan kalıyor. O kadar karakterim var ki hangisine yetişeceğimi şaşırdım gannganag

Tuğkan- Kayboldum
Emir Can İğrek- Can Dostum
Emir Can İğrek- Aşk yasal cinayet
Yeryüzü Tanıkları- Kaybolan yıllar
Güney Marlen- Birkaç Slogan

Şarkıların tamamını bölümle paralel dinleyebilirsiniz. Ben bu şarkıları dinleyerek yazdım.

Sınır: 250 oy, 450 yorum (bu sefer geçin lütfen ya ngwangsgn)

¤¤¤

"Elimden gelen bu kadardı yetmedi sana, sen hep kızardın bana."

Göktuğ'dan

Parmaklarım arasındaki çakmağı ritmik hareketlerle çevirmeye ara verip derin bir nefes çektim ciğerlerime. Olan olayları anlamlandıramıyordum, her şey ütopik bir hızla gelişmeye başlamıştı birden. Bu hız rahatsız ediciydi. Hayatım ellerim arasından kayıp gidiyormuş gibi hissediyordum ve bu çok rahatsız ediciydi. Müdahale edememek, her şeyi sadece izliyor olmak çok iç gıdıklayıcıydı.

Sakinleşme çabam az da olsa sonuç verdiğinde yanımda duruyor olan kıza döndürmüştüm iyice bedenimi. Bir şeyler sezdiğim için ona sorduğum soruya fazla kaçamak cevap veremeyip ne yaşandıysa her şeyi bir bir anlatmıştı ve şimdi de muhtemelen bunun vicdan azabını çekiyordu.

O her şeyi anlattıktan sonra Can'ın engelini kaldırıp onu aramıştım, aramızda epey bağrışmalı bir kavga bile olmuştu hatta. Telefon üzerinden bu denli kavga ettiğimizi gören Defne ise beni dakikalarca atılan konuma gitmememiz gerektiğine ikna etmeye çalışmıştı.

Korkuyordu. Korkuyordu ve bu korkusunu gözlerine bakınca bile anlayabiliyordum. Benden korksun da istemiyordum ama elimden bir şey gelmiyordu. Konular sarpa sarmaya başlamıştı, hiç beklemediğim yerden beklemediğim hamleler ile karşı karşıya gelmiştim birden; tepkilerimi kontrol edemeyişim de bundandı. Doğru değildi, bunun da farkındaydım fakat engel olamıyordum kendime.

Tüm bunlar bir yanda bırakılırsa bir de kafamda dolanan sorular, kendimi sorguladığım konular vardı. Mesela daha sevdiğim kızı kendi öfkemden bile koruyamıyorken ona nasıl bir güvence vermeyi bekliyordum ki? Cevabını bulamadığım bir soruydu bu. Kafayı yemiş gibi hissediyordum. Gibisi de fazla kaçıyordu hatta direkt kafayı yemiştim ama bu sorunun cevabı yoktu hâlâ.

"Seni korkutmak istememiştim." dedim Defne deniz manzarasını, ben onu izlerken. Buluşma yerine yakın bir yerde arabayı durdurmam gerektiğini söyleyen sevgilimin sözünü dinlemekten herhangi bir hoşnutsuzluk duymadığım için şu an her şeyden bir nebze de olsa uzaktık. Birazdan yaşayacağımız şeyleri düşününce, tüm olaylardan epey uzaktık aslında.

"Korkmadım, sadece bazen çok fazla sesini yükseltiyorsun."

"Tamam." Yaslandığım araba kaputunda birazcık sağa doğru kayarak etraftan geçen insanları umursamadan kolumu Defne'nin beline sardım ve onu iyice kendime çektim. "Sesimi yükselttiğim için özür dilerim."

"Can'la kavga etmenden hoşlanmıyorum."

Sinirimi belli etmemek adına derin bir nefes aldım ve cevap vermedim bu cümleye. Çünkü herhangi bir cümle kuracak olsam bile o kuracağım cümle Defne'nin canını yakacaktı ve bu olsun istemiyordum.

Ama Defne de hiç tolerans göstermiyordu bana, sürekli üzerime geliyordu. Can konusunda hassastım, bunu biliyordu. Bilmiyor olsa bile bir zamanlar aşık olduğunu söylediği çocuğu bana savunması içimdeki ateşi harlıyordu, en azından bunu tahmin etmeliydi.

Koçum BenimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin