25- "Mine Çınar ve Yüzyılın Ortaklık Evliliği"

9.9K 596 162
                                    

Keyifli okumalar

Oy ve yorumu eksik etmezsek sevinirim.

Bir de olaylar sırsız ve biraz hızlı gelişiyormuş gibi gelebilir size ama ben bir şeyleri fazla sündürmeyi sevmem. Bu yüzden böyle yazmayı uygun buluyorum. Eğer rahatsız oluyorsanız yine de söyleyin ama. Orta yolu bulmaya çalışırız yine. Biraz sizin, biraz benim istediğim gibi ortaya karışık bir şeyler çıkarırız ortaya.

Sezen Aksu- Adı Bende Saklı

(Şarkı bölümle ilişkilidir, dinleyerek okuyabilirsiniz)

¤¤¤

Ortamda yankılanan klasik müzik sesi, kulaklarıma dolarken karşımdaki çocuğa sert bir şekilde baktım ve dirseklerimi masaya yasladım. O ise yüzüme bakmıyordu. Konuşalım diye çağırmıştı ama bir saniye bile yüzüme bakmamıştı. Böyle davranıyor oluşu da beni kuşkulandırıyordu açıkçası. Sırf bir şeyleri, birilerine kanıtlamak için beni kullandığını hissediyordum.

"Beni neden çağırdın buraya?"

Sert ses tonumla, peçeteliğe katlanıp konulmuş peçetelerden birini nazikçe alıp ağzını sildi. Hâlâ çok rahattı. Kavga ettiği arkadaşının çalıştığı mekana bile bile girmiş ve onu mahcup etmek için elinden geleni yapıyormuş gibi davranıyordu. Çünkü servisi de sakat olmasına rağmen Göktuğ'nun açmasını istemişti. Belki o an yanından kalkabilirdim ama yapamamıştım çünkü önemli bir şey anlatacağını ve kalkmamam gerektiğini söylemişti. Yaptığı her şeyin bir nedeni olduğunu ima eder bir şekilde konuşmuştu aynı zamanda da.

"Konuşmak için." dedi dudaklarının üzerinde peçeteyi gezdirmeden hemen önce. Ağzını nahifçe sildikten sonra ise bakışlarını etrafta birkaç saniye olmak kaydıyla gezdirip bana döndü ve ellerini çenesinin altında birleştirdi. "Konuşacaktık ya hani, söylemiştim."

"Can, sen beni Göktuğ'nun çalıştığı mekana getirdin farkında mısın?"

Sinirle, belki de biraz hiddetle kurduğum bu cümleye etrafımızdaki insanlar da tepki verince Can hepsine özür diler bir biçimde bakıp bana doğru döndü. Ama umursamadım. Resmen çocuk kendini rezil hissetsin diye böyle bir şey yapmıştı ve daha düne kadar çok yakın arkadaşlardı. Aralarında ne geçtiğini bilmiyordum ama ne olursa olsun, ne yaşanmış olursa olsun bunun yapılması çok yanlıştı.

"Onun çalıştığı mekanlara girme yasağımız mı var Defne? Ayrıca burası sadece onun çalıştığı bir mekan değil." diye mırıldandı gülümseyerek. Gülümsemesi yapmacıktı, yapmacıktan da ziyade sahteydi. Tam ağzımı açacak ve yaptığı şeyin bir şerefsizlik olduğunu söyleyecektim ki bacağıma hafifçe atılan tekme, beni durduran hamle olmuştu. Can gülümsemeye devam ederek gözümün önüne düşen saçımı kulağımın arkasına doğru sıkıştırıp "Sadece birbirimize odaklanamaz mı güzelim?" sorusunu sormuştu hızını hiç kesmeyerek.

Dudaklarımı birbirine bastırıp söyleyeceğim şeyleri yuttum ve sandalyemi geriye doğru iteledim hafifçe. Can'ın tavırları bana Vefa'yı anımsatmaya başlamıştı ve bu çok korkunçtu. Rızam olmadan bana temas ediliyordu, lafım kesiliyordu, sözüm dinlenmiyordu ve buna boyun eğmem bekleniyordu. Kendimi altı yıl öncesine ışınlanmış gibi hissediyordum ve hoş değildi. Hiç hoş değildi.

Can oturduğu yerden kalkıp bu sefer gerçekten de endişeli olduğu belli olan bir tavırla dibimde bittiğinde sandalyemi biraz daha uzaklaştırdım ondan. Nefeslerim düzensizleşmişti ve bu konuda güvendiğim sayılı kişilerden biri Can'dı. Onun da bu hassasiyetimi bilmesine rağmen bana bu şekilde yaklaşması rahatsız etmişti beni. Her şeyden önce bedenimi rahatsız etmişti zaten.

Koçum BenimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin