12- "Bir Gülümseme, Bir Yenilgi"

14.6K 837 55
                                    

Keyifli okumalar.

Not: Defne sağlıklı düşünen bir karakter değil ve kendi konusunda çok ön yargılı birisi. Hep kendi aleyhine düşünüyor, hep kendini kötü ilan ediyor. Kitabı ve bu bölümü buna göre okuyun lütfen.

Oy ve yorum atarsınız mı? LÜTFEN ATIN YA LÜTFEN AŞSŞSDŞGŞŞ

Emre Aydın- Dayan Yalnızlığım

Öylesine oy sınırı: 35

¤¤¤

Ağlamaktan ötürü şişmiş olan gözlerimi birkaç kez kırpıştırıp bakışlarımı tavana sabitledim.

Göktuğ ile konuştuktan sonra onun dediğini yapıp saat ona kadar uyumaya çalışmıştın ama sadece çalışmıştım. Aklımdaki şeyler, geçmişten kopup gelen olaylar gece bana rahat vermediği gibi sabah da izin vermemişti. Sonuç olarak uykusuzdum. Günü de mecburen bu şekilde geçirecektim.

Üzerimdeki yorganı sanki dünyanın en ağır şeyiymiş gibi üzerimden atıp soluklandım. Kalkmam gerekiyordu ama hareket etmeye bile mecalim yoktu. Kalkmam ve kütüphaneye gitmem gerekiyordu ama zerre ders çalışmak da istemiyordum. Büyük bir ikilemin içerisindeydim.

Eğer ki bugünkü denemeyi çözmezsem ne olacağını düşünmeye başlamıştım yatakta doğrulmadan hemen önce. Muhtemelen Göktuğ ile takışacaktık ki bu beni rahatsız eden bir mesele değildi. Göktuğ ile ilgili beni rahatsız eden meseleler çok daha başkaydı ama bunları şu anlık kendime dert edinemezdim, bunlar daha sonranın konusuydu.

Tabii bir de benim performansım sürekli düşüşte olursa Göktuğ'nun kazandığı primin düştüğü gerçeği vardı ki bu şu an kafama takmam gereken en önemli şeydi.

Kurumu az da olsa araştırdığımda eğer ki öğrencinin performansı düşüşte seyrederse hocların aldığı ekstra primin bir kısmının kesildiğini görmüştüm. Denemeyi çözemediğim takdirde ise bu kesilme iki katına kadar çıkıyordu, yani benim sorumsuzluğumun faturası Göktuğ'ya kesilmiş olacaktı. Böyle bir şeyin olmasını da denemeyi çözmeyi istemediğim kadar istemiyordum açıkçası.

Acaba Göktuğ'nun primini karşılayan parayı ben ödesem kabul eder miydi?

Yüzümü buruşturdum düşündüğüm bu şey üzerine. Ardından korkunun ecele faydası olmayacağını anlamışçasına bir hızla yataktan kalkmış ve çalışma masama doğru ilerlemiştim. Birinin ekmeği ile oynamama isteğim, deneme çözmeme isteğime galip gelmişti.

Dibine geldiğim masamdaki kitapları ve bir hafta önce kargo ile gelen denemelerden bugün çözmem gerekeni alıp hızlıca çantama soktum. Program dahilinde kitap koyduğum için çantam çok dolu olmamıştı. Program dolu dolu olsa da hiç değilse çözmem gereken tonlarca kitap yoktu. Göktuğ yine farkını ortaya koyup tonlarca soruyu tonlarca kitaptan ödev olarak vermek yerine, üç tane kitaptan tonlarca soruyu ödev vermişti. Çok harikaydı gerçekten (!)

Hazırladığım çantayı masanın dibine fırlatırcasına koyup bu sefer de sandalyenin arkasına astığım kıyafetleri elime aldım. Bir eşofman altı ve sıradan bir sweat giyecektim. Kıyafetler dünden kalsa bile umursamadım ve hızlıca üzerimi değiştirdim, güzelliğimi düşünebilecek bir mentalde değildim.

Her anlamda hazır olduğumda yerdeki sırt çantamı sırtıma takıp aynanın tam karşısında olacak şekilde durdum. Tüm gece ağlamış olan birine göre yine de fena görünmüyordum. Sadece bir tık pandaya dönüşmüştüm, o kadar.

Odadan çıkmadan önce üzerimden çıkartıp yere attığım kıyafetleri de aldım ve düzgün bir şekilde katlayıp gardırobumun içine koydum. Hayat takıntılı bir ruh hastası için gerçekten çok zordu. Herkes gibi olmayı dileyip dolabıma kıyafet tıkmaya özeniyor oluşum akıl işi değildi ama olan şey buydu. Sanki öylesi daha normaldi ve ben o şekilde birisi olursam sanki kendimi daha normal hissedecektim.

Koçum BenimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin