Bölüm 5 - Serenat Yaptıran Aşk

736 73 22
                                    

"Senin bana nasip olman şahsi hayatımın en değer biçilmez talihidir

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Senin bana nasip olman şahsi hayatımın en değer biçilmez talihidir."

Nazım Hikmet

*

Bir hafta geçmişti. Kendi zamanıma dönmeye çalışmamın ancak bir türlü başaramamamın ardından koca bir hafta!

Sabah kahvaltılardan sonra eski çınar ağacının –kazanın olduğu yer- olduğu yere gidip hiçbir şey yapmadan geri dönüyordum. Bir yol bulmaya çalışıyordum, belki de beni kendi zamanıma götürecek bir kapı. Fakat ne bir yol bulmuştum ne de bir kapı. Evime dönme umudum gün geçtikçe soluyordu ve elimden hiçbir şey gelmiyordu.

Ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu ve bu beni çileden çıkartıyordu.

Öğleye kadar orada kalıyordum ve geri döndüğümde de evden dışarı çıkmıyordum. Akşam yemeğini herkesten önce yiyip odama kapanıyor, Kenan'dan olabildiğince uzak durmaya çalışıyordum. Görünüşe göre başarıyordum da. O günden sonra benimle konuşmak için herhangi bir çaba göstermemişti.

Böylesi daha iyiydi.

"Unutulmaz bu acı, dertli dertli çal kemancı."

Dışarıdan duyduğum ses başımı pencereye çevirmeme neden oldu. Ayşenur da yanımda oturuyordu. O da benim gibi başını çevirerek oraya baktı.

"Her aşkta hüsran oldu gönül, bilmem bu kaçıncı."

Bir adam içli içli şarkı söylüyordu. Sarhoş olduğu sesinin tonundan belliydi. Perdeyi kaldırarak karşıdaki evin önündeki adama baktım. Üst kattaki bir pencereye bakıp şarkı söylüyordu. Sanırım sevdiğine serenat yapıyordu ama ayakta bile duramıyordu.

"Gene Alparslan mı gı o?"

Huriye teyze az önce dolaptan aldığı seccadeyle yanımıza kadar gelip pencereden baktıktan sonra la havle çekerek diğer odaya namaz kılmaya gitti.

"Unutulmaz bu acı, dertli dertli çal kemancı..."

"Kim bu?" diye sordum.

"Alparslan reis." Diye açıkladı Ayşenur. "Ülkü ocaklarının başkanı. Suna ablanın sevdalısı."

Demek penceresine baktığı ev Suna'nın eviydi.

Saat geceye doğru gelirken etraf karanlıktı ve Alparslan'ın sarhoş bedeni bir o yana bir bu yana gidip gelirken arkası bize dönüktü. Bu yüzden onu çıkartamamıştım. Onu araştırmalarımdan tanıyordum. Cengiz'in yürüyüşlerinin arkasında o vardı. Protestoları ve yürüyüşleri planlayan akıl onunkiydi. Suna'yla bağlantısının nedenini şimdi hatırladım.

"Halime bak dertli çal kemancı, başımın tacı."

Sesi karga gibiydi.

"Birbirlerini seviyorlar mı?"

FARKLI ZAMANLARA AİDİZWhere stories live. Discover now