Büyülü Canlılar

15 2 0
                                    

Güçlerimi kaybedip kâhinin yanına gitmemizin ardından 8 gün geçmişti. Bu sırada hiçbir göreve çıkmamış, kötü büyücüden de hiç haber alamamıştık. İlk iki gün dinlenmiş geri kalan günlerde yeni büyülere çalışmıştık.

Aklım kâhinin dediklerine takılıp kalmıştı."Doğa herşeyi bilir. Doğaya kulak ver. Ey Ademoğlu burayada gelecekler. Bir savaş başlayacak; kötülük, korku ve kan, akacak her taraftan. Olacaksın ya bir kılıç yada bir kalkan."
Şu aralar hiçte modumda olduğum söylenemezdi. Hem Kâhinin benden korkmasını anlamlandırmaya çalışıyor, hem de 2. Parça hakkında ki foyamın ortaya çıkmasından endişe ediyordum.

Krista ve Laren'in antrenman maçını izliyordum. Laren çok iyi dövüşüyordu. Kimsenin bunun aksini iddia edeceğini sanmam.

İkiside çok terlemiş ve yorulmuşlardı. Bende onlardan farksızdım. Bu görevler bizi çok yoruyor üstüne daha çok çalışıp güçlenmemiz gerekiyordu.

Birinin antrenman odasına girdiğini işittim. Bu bir muhafızdı ve bizi Kral Albert'in çağırdığını söylüyordu. Antrenman odasından çıkıp kraliyet odasına gittim. Evet çoğunlukla günlük rutinim bu şekildeydi. Sabah kalk kahvaltı yap, kahvaltıdan sonra antrenman, antrenmandan sonra görev, böyle devam ediyordu.

Odaya girer girmez herzaman ki gibi muhafızlar odadan çıkmıştı. Söze ilk giren Krista oldu. " Yoksa 3. Parçacık bulundu mu? "

Kraliçe Yelina başını olumsuz anlamda salladı ve " Malesef hayır ama kehanet ile alâkalı bir ipicu bulduk " Dedi.

Evet geri döndüğümüz zaman kehanetten onlara bahsetmiştim ama Kâhin'in benim için söylediği sözü onlara anlatmamıltık. Bunu bilip daha çok endişelenmelerini istemezdim.

Heyecanla ne olduğunu sordum. "Doğa" diye başladı söze kraliçe. "Doğa diye geçen yer, Toprak ülkesinde ki büyülü hayvanlar ile alâkalı olabilir."

Haklıydı. Doğaya başka türlü nasıl kulak verebilirdik ki. Ama büyülü hayvanlar gerçek miydi? Aklımı okumuş gibi Laren "Onların varlığı gerçek mi?" Diye sordu. Daha önce pek çok kez tarih dersinde varlıklarını duymuştuk ama nesillerinin  tükendiğini düşündüğümüz için -sonuçta etrafta hiç görmüyorduk- bunu sorgulamamıştık.

Kral ve Kraliçe evet anlamında başlarını salladılar. Bu sefer lâfa giren kral oldu. "Bu çok önemli bir bilgi Toprak sarayında korunma altında tutuluyorlar ve bu bilginin dışarı sızmayacağını umuyorum."

Yaptığı imayı anlayarak "Bundan hiç şüpheniz olmasın" dedim. Bunun ne anlama geldiğini biliyorduk. Toprak ülkesine gitme vaktiydi.

Tam 8 saatlik bir yolu geride bırakmıştık. Bu sırada 2 kez dinlenmiştik. Hava kararıyordu fakat dinlenmek için karşımıza çok iyi bir fırsat çıkmıştı. Bir bar.

Bara geçip sipariş vermek için Barmenin yanına gittik. Oradaki boş bir sandalyeye oturuverdim. Krista hemen soluma oturdu. Laren ayakta duruyor ve siparişinin gelmesini bekliyordu.

Krista, Laren'e dönüp "Neden otur muyorsun?" Diye sordu. Laren omzunu bilmem anlamında kaldırdı ve Krista'nın yanına oturdu.

Biliyordum. Krista çok bariz bir şekilde küçüklüğünden beri Laren'den hoşlanıyordu. Onlara kısa bir göz atıp gülümsedim. İçeceğim gelince önüme döndüm.

Aradan 2 dakika geçmişti. Ortamda garip bir sessizlik havası vardı. Krista tam birşey söyleyeceği esnada yanımıza bir kız yaklaştı ve tamda Laren'in yanına oturdu. Kız düz siyah saçlara sahip, teni buğday rengi, gözleri ise koyu kahverengiydi. Saçı kısaydı ve perçemleri yüzüne dökülüyordu.

ALTIN MADALYONWhere stories live. Discover now