Yeni Seçilmişler

22 7 0
                                    

Atım ile 2 saatir ilerliyordum. Yolculuk hava şartlarından dolayı biraz zorlu geçiyordu. Çölün olduğu kurak topraklara kadar ilerlemiştim. Kim bilir sarayda olmadığımı fark etmişler miydi? Yeni seçilenler olmuş olmalıydı. Daha önümde 5 saatlik bir yol vardı.

( Güneş ülkesi )

Seçimler başlamıştı. Eşyalar tek tek katılımcılara veriliyor ve birşey olup olmadığına bakılıyordu. Sıra düz, siyah saçlı bir çocuğa geldi. "Adın ne?" diye sordu özel eşyaları elinde tutan asker.     "Laren" diye cevap verdi çocuk. Özel kılıç onun eline verilince parıldadı. Çocuk dahil herkes bunun ne anlama geldiğini biliyordu. Yeni seçilmişlerden biri o oldu.

Sıra yanındaki onun partneri olmak istiyormuş gibi bakan kıza geldi. Kız heycanla bilekliğe dokundu hiçbir şey olmadı. Kızın heyecanı biraz azalmış ve yerini endişe duygusuna bırakmıştı. Bu sefer küreye dokundu. Birşey olmadı. Kızın gözlerinden yaş akmaya başladı. Asker olumsuz bir yüz ifadesi ile küreyi kızdan almaya çalıştı fakat kız inatla küreyi bırakmıyordu. Asker artık tam gücüyle küreyi alacağı sırada kıza bir şey oldu. Saçı hızla havalandı ve gözleri, onlar beyaz, göz bebeği olmayan bir daireye dönüştü. Kral ve kraliçe hızlıca kızın yanına koştu. Kız eski haline dönmüştü. Kral bağırarak ne gördüğünü sordu. Kız korkmuş gözlerle krala baktı. "M- madalyon taşıyıcısı saraydan kaçarak A-ateş ülkesinin oraya gidiyor ve öldürülüyor" dedi korkmuş bir sesle.

( Sandy'nin Anlatımıyla )

Üç saatti daha at sırtında geride bırakmıştım. Bu yüzden bulduğum küçük bir ağacın orada durdum. Yanımda getirdiğim küçük sandivici yemeye başladım. Seçimler çoktan başlamış olmalıydı. Hızlı olmalıydım. Biraz daha dinlendikten sonra yola çıkacaktım. Muhtemelen geri dönünce azar işiticektim. Ama en azından bir ipucu bulmalıydım. Ve Seçilmişlerin intikamını almalıydım.

Dinlenmem bitince tekrar yola koyuldum. Sadece 2 saatlik yolum kalmıştı. Umarım katil ile orada karşılaşırdım. Onu bu yaptıklarına pişman edecektim.

2 saatin sonunda öldürüldükleri yere varmıştım. Garip olan herşeyin normal gözükmesiydi. Hava biraz kararmaya başlamıştı. Anlaşılan 1 saate güneş batmış olacaktı. Hızlı olmalıydım. Zifiri karanlıkta birşey bulamazdım. Lakin uzaklardaki azıcık görünen Ateş surları olmasa çölün ortasına düştüğümü sanardım. Cidden burada birşey bulabilecek miydim?

Etrafı biraz araştırdım. Bulabildiğim tek şey küçük ama derin bir çukur olmuştu. Kendi kendine açılmadığı belliydi. Ama bir insanın içine giremeyeceği kadarda küçüktü. O zaman bu çukur nasıl açılmıştı? Bu çukuru benim dışımda kimse görmemiş miydi? Belkide ben fazla abartıyordum.

Duyduğum dal kırılma sesi ile irkildim. Elimde bir büyü küresi oluşturdum. Hızlıca arkama dönerek sesi duyduğum yere küreyi fırlattım. Birden çalılığın arkasından bir kız can havliyle fırladı. Kız "Biliyordum bu madalyonun normal olmadığını biliyordum" diye bağırdı. Kızıl dalgalı saçlı, koyu tenli hafif kilolu, koyu kahverengi gözleri vardı. Yanında tıpkı ona benzeyen ama kısa ve düz kahverengi saçlı bir çocuk belirdi. Benle yaşıt gibi duruyorlardı. Erkek çocuk bağırdı. "Sen Güneş Ülkesinin ajanı mısın?"

Olanlara anlam veremiyordum. "Ben ajan felan değilim,ölen kardeşlerimi kimin öldürdüğünü bulmak için etrafı araştırıyorum" diye bağırdım. Birbirlerine baktılar. Gözleriyle anlaşıp tamam anlamında kafa salladılar. Sonra bana döndüler. Bu sefer kız "Seçilmişlerden bahsediyor olmalısın onların kardeşi yoktu seni yalancı" diye bağırdı. Ardırdan bana elinde oluşturduğu kırmızı küreler ile saldırmaya başladı. Kaçmak için fırsatım olmadığını anlayınca daha fazla güç almak için sol elimle madalyonuma dokundum ve gözümü kapatıp etrafımda bir kalkan oluştuğunu hayal ettim.

Kız beni yenemeyeceğini anlayınca yanındaki çocuk ile birlikte elinin etrafında ateşler oluşturdu. Bunlar kesinlikle Ateş ülkesinin seçilmişleriydi. Ateş yumruklarıyla üstüme doğru koşmaya başladılar. Öylece durmuş ne yapacağımı düşünüyordum. En akıllıcası atıma binip burdan kaçmak olurdu. Kocaman bir büyü küresi oluşturarak onlara doğru fırlattım. Ateş yumrukları ile küreleri parçaladılar. Şaşkınlıktan donup kalmıştım. Hareket edemiyordum. İkiside bana aynı anda yumruk attı.

Hızla yere düştüm. Eğer son anda kalkan yapmamış olsaydım yüzüm yanmış olurdu. Çocuk eline kırmızı ateş desenleri olan bir kırbaç aldı. Kırbacın etrafından ateşler çıkmaya başladı. Kırbacı bir kez yere vurdu. Yerdeki zaten az olan bitkiler yanıp anında küle dönüştü. Kız ise cebinden çıkardığı yüzüğü parmağına taktı ve az öncekinden daha büyük bir ateş yumruğu yarattı. "Şimdi konuş" dedi kız. Korku dolu gözler ile onlara bakıyordum. Bir saniye. Aklıma gelen şey ile sinirle onlara döndüm. "Siz öldürdünüz diye bağırdım." Bana şaşırarak baktılar. "Seçilmişleri siz öldürdünüz değil mi?" diye sordum. Erkek çocuk sinirle kırbacı yere vurdu. "Ne hakla bizi birini öldürmekle suçlarsın?"

Kırbacı bana doğrulttu. "Hemen sorumuza cevap ver!" diye bağırdı. "Önce siz cevap verin" diye karşılık verdim. Erkek çocuk güldü. "Pekala seni konuşturmak için acı çektirmem gerekecek" Tam kırbaçla bana vuracağı esnada bir kılıç kırbacı durdurdu. Etraf hızlıca askerlerle sarıldı.

Bunlar Güneş ülkesinin askerleriydi. Ünüformaları güneş ülkesine aitti ama beni nasıl bulmuşlardı. Ateş kırbacını durduran kılıç Güneş ülkesinin özel eşyalarından olan kılıçtı. Kılıcı tutan kişiye baktım. Siyah düz saçlıydı. Saçları alnının bir kısmını kaplıyordu. Keskin çenesi ile çoğu kızın deli olacağı bir erkekti. Bu sima bana tanıdık geliyordu. Evet bu çocuk madalyon seçmelerinden önceki gün çaprazımda ki sırada oturan kızların deli olduğu çocuktu. Adı şeydi galiba...
"Laren" dedi çocuk. "Ben Laren, yeni seçilmiş benim, sende sınıftaki sessiz kız Sandy yani madalyon taşıyıcısı olmalısın" dedi.

"Oh Sandy nasılsın?" diye bir kız sesi duydum. Bu ses Krista'nın sesi olmalıydı. O gün ön sıramda oturan kızın. Evet oydu. Sarı beline kadar uzanan dalgalı saçları ve yeşil gözleri ile çok güzel bir kızdı. Ne yani seçilmişler benim sınıf arkadaşlarım mıydı? Peki bilekliğin seçilmişi kimdi o zaman? Etrafıma baktım kimse yoktu. Kırbaçlı çocuk ile Kız korkarak etrafına bakındı. Kaçacak yerleri yoktu. "Neden burda olduğunu sonra anlatırsın" dedi Krista. Şimdi onlarla ilgileneceğiz.

ALTIN MADALYONحيث تعيش القصص. اكتشف الآن