Bölüm 3

27 5 42
                                    

Yapraklarında Yalnızlık Büyüten Bir Hayal Tiryakisi

"Neyine bağlandım bu kadar, bana bakmayan gözlerine mi yoksa benim olmayan kalbine mi?"
-Özdemir Asaf

Eve geldiğinde yaptığı ilk şey postacı çantasını tezgahın üzerine bırakmatı,bunu yapmak beklediğinden uzun sürmüştü lakin bir yolunu bulmuştu.Çantayı bıraktığı yerde bulduğu telefonu onu daha da sevindirdi.Bir Famous Grouse açarak tezgahın üzerine oturdu.
Bileklerinin acısı zorlamazsa birkaç güne geçerdi ama zorlayacağını biliyordu Yasemin.

Kucağında duran ellerine baktı,bir süre sadece sargıları inceledi.Sonunda Yakışıklının adını öğrenmişti.Gülümsedi,bunun bu kadar mutlu etmemesi gerekiyordu ama ediyordu işte.Yakışıklıyla ilgili ufacık,hiç önemi olmayan şeyler bile mutlu ediyordu genç kadını.
Telefonunu eline alarak arama motoruna adını yazdı,neler çıkacağını merak ediyordu.
Bilgiler önünde sıralandığında okumaya başladı.
Birkaç kitabı vardı.Hepsinin özenle seçilmiş,çok güzel isimleri vardı fakat bir tanesini anlamamıştı.Anam cara ne demekti?Neresinden uydurmuştu bu ismi?Kitaplara bakmaktan sıkıldığında telefonu rastgele bir yere bırakarak odasına gitti.Yatağın üstünde duran dağınıklığı yere atıp yatağa uzandı.Yatağın üzerinden sürekli bir şeyler atıyordu çünkü geçmek için de yatağın üzerinden yere attıklarını tekrar yatağın üzerine atıyordu.Garip,iğrenç bir kısır döngüye girmişti.

Ağrısı arttığından hiçbir şey yapmadan saatlerce aynı noktaya bakası bile gelmiyordu..Battaniyesini kafasına kadar çekti,belki içinde nefessiz kalıp ölürdü.Ansızın aklına gelen şarkılardan birini mırıldanmaya başladı.Genelde dinlerdi,dileyemezse de mırıldanırdı lakin asla sessiz bırakmazdı kendini.Sessizlik Yasemin için kafadındaki seslerin daha ağır basması demekti,bu aynı zamanda yıkım anlamına geliyordu.O kadar çok ses vardı ki zihninde susmayan,bir şekilde bastırması gerekiyordu ve bunun en iyi yolu müzikti.

İzmir'deyken de kulaklıklarını kulağından çıkarmazdı,adeta bedeninin bir parçasıymış gibi gezerdi o kulaklıklarla.Cemiyette olmak zor işti,bir sürü dikkat edilecek şey vardı.Her zaman hanımefendi olmak ve kendine dikkat etmek bunların başını çekiyordu.Cemiyetten de ailesinden de çok çekmişti Yasemin.

Karnını çek Yasemin!

Dik dur!

Keman derslerine gittin mi?

İncilerin nerede?Beş dakikaya burada olacaklar!Sen daha hazırlanmamışsın bile!

Dans et!

Saygılı ol!

Şemsiyeni almayı unutma!

Islanmak güzel değildir Yasemin,saçının bozulmasını mı istiyorsun?Birazcık hanımefendi ol!

Tüm bu kurallara susarak büyümüştü genç kadın.Hilal Karaca gibi bir annenin varlığının Cehennem'i Cennet olarak göstereceğini düşündü,öyleydi de.O kadın şeytanın yeryüzündeki gölgesiydi.Neyseki trafik çok yoğun değildi de erken gitmişti.. Tanrının onu erken alması ne büyük şanstı!
Hatırlıyordu genç kadın,ne kadar eziyet çektiğini,nelerle uğraşmak zorunda kaldığını hatırlıyordu..
Susmayan zilin sesi kulaklarını delip beynini eziyordu,kafasının altındaki yaatığı çekerek yüzüne bastırdı.En sonunda sırf zil sesini duymamak için binayı komple yakacaktı.Yastığı daha fazla bastırdı ve uyumaya çalıştı.Göreceği kabuslar umurunda değildi,bileklerindeki ince sızı geçene kadar kabuslara katlanıp uyuyacaktı.O da bu seste ne kadar mümkünse!

Son Yasemin KokusuWhere stories live. Discover now