kucuk canavar rinorini

568 52 11
                                    

"Sağolun çocuklar, bundan sonrasını ben hallederim."

Chan tek eliyle Minhoyu diğer eliyle poşetleri taşıyıp omzuyla da kapıyı iterken dışarıda duran Felix ve Hyunjine ithafen hızlıca konuşmuş ve ardından onların bir şey söylemesine izin vermeden kapıyı yüzlerine karşı örtmüştü.

Birbirlerinin bu tarz davranışlarına alınacak kadar yeni değildi ilişkileri, aile gibi olduklarından her ne kadar birbirlerine karşı saçma sapan davransalar da bir şekilde diğer üyeler tarafından görmezden geliniyordu bu davranışlar. 

Markette yaşananlardan sonra haketmişlerdi gerçi... Felix ortadan yine kaybolmuş bir saat kadar onu aradıktan sonra geldikleri arabayla eve döndüğünü Chan ceplerini yoklayıp araba anahtarının olmadığını fark etmesiyle anlamışlardı.

O yorucu alışverişten sonra hyunjinin felixe karşı asla sonu gelmeyen uzun soluklu söylenmeleri eşliğinde ellerinde poşetlerle toplu taşıma kullanarak eve gelmişlerdi ve kollarını artık hissetmiyordu bile. Şuan Felix'i boğazlamıyorsa bunun sebebi sadece oldukça yorgun olmasıydı.

Günün yorgunluğuyla derin bir nefes verdi genç adam. "Sonunda bitti." diyerek kendi kendini telkin ederken yorulan kollarını rahatlatmak amacıyla mutfağa doğru yürümüş, elindeki poşetleri tezgahın üzerine bıraktıktan sonra kucağındaki ufaklıkla beraber yatak odasına gitmişti. 

Derin bir nefes alıp verdiğinde kendi kokusundan rahatsız olmuş, küçüğün de rahatsız olacağını düşünerek onu kendi vücudundan biraz olsun uzaklaştırmıştı.

"Evet sanırım Chan hyungun banyo yapması gerekiyor."

Önce Minhoya,  sonra odanın içerisine, sonra tekrardan Minhoya baktı.

"Sence nasıl yapmalıyız Minnie?"

"Sanırım buldum." diyerek yatağına doğru yaklaştı.

Kucağındaki bebeği yatağının üzerine yatırıp etrafını kenarlardaki büyük yastıklarla kuşatırken bir yandan da, elleriyle kendisi gibi küçük çorabını çekip çıkarmaya çalışırken kaşlarını çatıp dudaklarını büzmüş ufaklığın yüz ifadesini izliyordu. Gülümseyerek.

"Çoraplardan hoşlanmıyorsun değil mi, dur sana  yardım edeyim."

İşaret ve baş parmaklarıyla tuttuğu ölçsen üç santimi geçmeyecek sarı çorapları küçük ayaklardan uzaklaştırmış, çorapların yokolmasıyla ne olduğunu anlayamayan ufaklığın şaşkın bakışlarını kendisine doğrultmasına sebep olmuştu.

Chan tatlılığı yüzünden dudaklarını ısırırken tombul yanaklarını birer kez öpmüş ve sepetten çıkardığı küçük battaniyeyle küçüğü tamamen güvenceye aldıktan sonra doğrulmuştu.

"Ben gelene kadar burda kalman konusunda anlaştığımızı varsayıyorum ufaklık." dedikten sonra banyoya yönelmişti.

Yirmi dakikalık duşun ardından kıyafetlerini giyinmiş ve saçlarını kurutmaya gerek duymadan odasına ilerlemişti. 

Minhonun hala yatağının üzerinde ayaklarıyla oynuyor oluşu onu rahatlatmış, küçük bedenini kucaklayıp mutfağa geçtikten sonra onu tezgahın üstüne hemen ön tarafına oturtmuştu.

"Bakalım burda ne varmış." 

Elini poşete daldırmış ve eşyaları teker teker tezgahın üzerine çıkarmaya başlamıştı.

"Evet biraz süt, bebek maması ve-"

"bisküvi mi?"

Elindeki kutuyu sallayarak ses çıkardığında küçük bedenin ilgisini çekmiş ve kısa kollarıyla bisküvi kutusuna doğru uzanmaya çalışmasına sebep olmuştu. Onun bu çabasına istemsizce gülmüştü büyük olan "Sanırım bisküvi hoşuna gitti." diyerek kutuyu ona yaklaştırdığında küçük parmaklar kendilerine oranla oldukça büyük kutuya tutunmuş ve tıpkı az önce Chan'ın yaptığına benzer şekilde aynı sesi duyabilmek için kutuyu aşağı yukarı sallamaya başlamışlardı.

take to heart, minchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin