34

13.1K 633 374
                                    

Medyadaki şarkı Sevilay Hanımdan Murat beye gelsin. Bölümü okuyunca anlayacaksınız zaten :)

"Bunu da götür aşkım, Geliyorum birazdan" diyip Elif'i mutfaktan elinde kâselerle gönderdim.

Üzerimdeki yorgunluğa ve kasıklarımdaki felaket ağrılara rağmen hiçbir şey olmamış gibi masa kurmak, aşırı zordu.

Elif,Ben,Onur abi ve Doruk benim evimde toplanmış, Yemek yiyecektik. Dahası, Yemekten de çok Evlenmeyi düşündüğümüzü söylemek içindi bu buluşma.

Evlenme konusuna gelirsek... Garip bir histi. Kendimi 15 yaşındayken aldığım evlilik teklifini kabul etmiş, çocukluk aşkımla evleniyor gibi hissetmiştim. Ama onunla bunun alakası yoktu. Gerçekten evlenecek miydik onu bile bilmiyordum.

Bütün tanıdıklarım evlilik için ideal yaşın 25 ve üzeri olduğunu söylese de, ben daha erken evlenip çocuk yapmak isterdim. Çocuğun ile büyümek, Onun senden, senin de ondan öğrenecek çok şeyinin olması... Bana göre bunlar daha iyiydi. Ama karşımdaki kişi ile ne kadar ortak yönümüz olursa olsun bu konuda fikir uyuşmazlığı yaşayacağımızdan emindim.

Bulaşık makinesinden aradığım şeyi çıkartıp suya tuttum. Zaten yeni yıkanmışlardı ama Lizge'nin yanında kaldığımız süre boyunca tek kullanımlık şeyleri bile sudan geçirmek zorunda kalmıştık. Bu da bende bir tür alışkanlık haline gelmişti.

Belimde hissettiğim baskı ile suyu kapatıp arkamı dönmeye yeltendim.

"Neden yoruyorsun kendini bebeğim? Ben hallederim" Diyip elimden karıştırıcıyı alıp Elif'in yaptığı salatayı karıştırmaya başladı.
Benim aksime Doruk, Fazlasıyla enerjikti.

"Abartma Doruk sende!" Diyip kaşığı elinden çekiştirdim.

"Ya hayır" Diyip kaşığı tekrar elimden aldı. "Ben yapacağım. Sen zaten yeterince yorgunsun" dediğinde yanağına ufak bir tokat attım.

"Hemen de utandırmaya çalış zaten!" Salatayı karıştırırken müdahale etmem gerekiyormuş gibi gidip tuz attım. Gıcıklığınaydı hepsi işte.

"Güzelim Ne yapıyorsun?" Diyip elimden tuzu da çekiştirmeye çalıştığında "eeeh yeter be!" Diye bağırıp tuzu da eline verip mutfaktan çıktım.

Tabii ki şakalaşıyorduk. 5e kadar saymama gerek bile kalmadan Doruk yanıma gelecek, Muhtemelen arkamdan belime sarılacaktı. Kendimden emin bir şekilde saymaya başladım.

Bir

İki

Üç

Dört

Geliyordu,Hissediyorum.

Dört çeyrek

Dört buçuk

Gelecekti gelecekti. Eminim.

Dört buçuk çeyrek.

Dört buçuk buçuk.

İyice saçmalamaya başladığımı düşündüğümde sinirle soluyup arkamı döndüm. Doruk'u orada göreceğime o kadar emindim ki, yüzümde koskocaman bir gülümseme oluştu. Onun da aynı şekilde.

Koşar adımlarla az önce çıktığım mutfağın girişine ilerleyip Doruk'un kollarına atladım. O da gülerek sarılışıma karşılık verdi.

"Özür dileri-" dememe kalmadan beni kolumdan tutup mutfağın yanındaki, kiler gibi kullandığım odaya çekti, Üzerimize kapıyı kapattı.

"Ne yapıyorsun?" Dedim gülerek.
Kapıyı kapattığı gibi yanıma gelerek ellerini belimin iki yanına yerleştirdi.

"Sen neden soğuksun?" Dedi iç çekerek. "Dün hissettiğim sıcaklığı bugün hissedemiyorum. Berbat birşey bu" Saçlarımı kulağımın arkasına attı.

Ölçü | TextingWhere stories live. Discover now