Bölüm 24: "Senden Nasıl Nefret Ederim Hyunjin?"

648 100 74
                                    


Pek sesi çıkmadı, ama dudaklarından dökülen isim gayet belirgindi. "Changbin..."

Hyunjin, başından aşağıya kaynar sular dökülmüş gibi irkildi. Changbin'in sorun çıkaracağını, ortalığı karıştıracağını düşünmüştü, ama Felix'in onu hatırlayacağını düşünmemişti.

Tekrar onu omuzlarından tutup, kendisine doğru çekmeyi denedi, ama Felix yine engel oldu. Çatık kaşları, nefretle bakan gözleri tamamen Changbin'e kilitlenmişti.

"Felix..." Dedi Hyunjin fısıldayan, acılı bir ses tonuyla. Kaşları kalkıktı, Felix'i asla bırakmıyordu ama tüm tüyleri diken dikendi. Gergin bakışmalardan sonra, Minho ayağa kalktı. Changbin'e yaklaştı, elini omzuna koydu.

Tam konuşacakken, Changbin hızla kolunu savurdu, Minho'nun tutuşundan kurtuldu. Gözlerini ona dikti, nefretle bağırdı. "Yalancı orospu çocuğu!"

Hyunjin bu lafın üzerine hızla fırladı, üzerine atılmak üzere olan Minho'yu yakaladı, geriye doğru çekiştirdi. Onun önüne geçti, Changbin'e yaklaştı. "Hyung, defol git."

Changbin yanındakileri umursamadı, yüzünü Felix'e çevirdi. O an bakışları yumuşadı, çatık kaşları gevşedi. "Felix, Felix'im..." Tam elini Felix'e doğru uzatacakken, Hyunjin onu bileğinden tutup engelledi.

"Söylediğimi duydun." Dedi kısık ama sert bir sesle. "Biz zorla çıkarmadan önce git."

Jisung korkudan iyice masaya gömülürken, göz ucuyla Felix'e baktı. Felix, bir an bile gözlerini Changbin'den ayırmamıştı. Parlak, koca gözleri şimdi nefretle dolup taşıyordu. Changbin'e baktığı zaman aktıkça, siniri daha da büyüyordu.

Sonunda, ayağa kalktı, Hyunjin'in koluna dokundu.

Hyunjin, Felix'in temasını hisseder hissetmez arkasına, Felix'e doğru döndü. Omzundaki elini tuttu, ona baktı.

"Gidelim..." Dedi Felix. Gözleri artık Hyunjin'e baktığından, yavaş yavaş içindeki nefretten sıyrılıyordu.

"Gidelim." Dedi Hyunjin de onu destekleyerek. Bir eliyle Felix'in elini, öbür eliyle oturan Jisung'un elini tuttu, gözleriyle Minho'ya halletmesini işaret ederek pastaneden ayrıldı.

Minho, onlar ayrılır ayrılmaz Changbin'in yakasına yapışmış, ortalığı karıştırmıştı. Kalanıyla o ilgilenirdi, Changbin çok büyük bir sorun değildi.

Asıl sorun, Felix'in onun adını nasıl söylediği, sanki her şeyi hatırlıyormuş gibi nasıl nefretle yanıp tutuştuğuydu.

Hyunjin arabayı eve doğru sessizce sürerken, yan koltuğundaki Felix'in sessizce ağladığını fark ettiğinde durdu. Arabayı sağa çekti, indi.

Jisung da onları takip ederken, hep beraber arabadan indiler. Felix yolun kenarındaki bir banka otururken hemen Jisung da yanına ilişti. Hyunjin ise önünde dizleri üzerine çöktü.

Çok korkuyordu sormaya...

Pastaneden çıktıktan beri ağzını bıçak açmamıştı Felix'in. Şimdiyse sessiz sessiz, içine ağlıyordu. Hatta arada hıçkırıyor, nefesi kesiliyordu. Hyunjin'in gergin bakışları, titreyen bedeni korkusunu belli ediyordu. Yine de cesaretini topladı, derin bir nefes aldı. "Felix..." Dedi Felix'in elini tutmak için elini uzatırken.

Felix, elini çekmedi. Hyunjin bundan korkarak, elleri titreyerek uzanmıştı onun eline, ama Felix elini çekmeyince rahatladı, sahte bir gülümseme takındı. Bulduğu cesaretle devam etti. "Hatırlıyor musun?"

The Cliff | Hyunlix [Omegaverse] ✓Where stories live. Discover now