Bölüm 7: Çiçekler

719 116 144
                                    


Changbin'in evinde yaşanan o olayın üzerinden, iki  güne güneş doğmuştu. Felix, Changbin'le yaşıyordu artık. Yeniden onun sevgilisi olmayı kabul etmişti. Hyunjin'in gidişine ne kadar üzüldüğünü kimse bilmiyordu, belki o bile. Ama bir şekilde Changbin'in yanında olduğu için mutluydu. Changbin, artık hep onunlaydı. Onu seviyordu, onunla ilgileniyordu. Biliyordu işte, hata yapmış olsa da, Changbin iyi bir insandı ve kalbi sadece Felix'e aitti.

Eğer o mevzu olmasaydı, Changbin harika bir sevgiliydi. Ve şimdi yaşanılan her şeyi geride bırakmış, sıfırdan bir sayfa açmışlardı.

Peki Hyunjin?

Hyunjin, iki gündür kendini odasına kilitlemişti. Canı yanıyordu. Felix'in onu terk etmesi, bırakıp gitmesini söylemesi, istememesi... Her şeyden ziyade, bileğini gördüğünde canı yanıyordu şimdi. Felix'e zarar vermemek için ısırdığı, yara bere içinde bıraktığı bileği...

Yaralarının kabuklarını soymaya başladı. Göğsü daralıyordu. Felix'in saçının teline dokunmaya kıyamazken, kokusunu bile koklayamazken, sevdiği şimdi başkalarının kollarındaydı.

Yıllardır ondan esirgediği sevgiyi, şimdi hiç hak etmeyen birisine veriyordu.

Yumruk yaptığı ellerini, başının yanına koydu, sıktırdı. Birkaç gündür ara ara girdiği ağlama krizlerinden birisiydi bu. Anlayamıyordu. Changbin'in Felix'i sararken nasıl göründüğünü düşünmeden edemiyordu. Felix'i intihar etmekten kurtardığı gece, gözünün önünden gitmiyordu. Kokusunu özlüyordu, sesini özlüyordu...

Öyle sıkıyordu ki kendisini, alnındaki damarları çatlayacaktı resmen. Terden yapış yapıştı, tüm vücudu kızarıktı. Acı içinde boğuluyordu.

Kimse Hyunjin'in Felix'i sevdiği gibi sevemezdi onu. Ve kimse onun hak ettiği kadar hak etmiyordu Felix'in sevgisini. Başkasının kollarındaydı işte, başkasıyla mutluydu...

Kurtarmaya çalışmıştı. Gururunu hiçe sayıp ayaklarına kapanmıştı. Felix onunla gelmedi, onu tek başına bıraktı. Hyunjin onun bir damla göz yaşı için dünyayı yakacakken, şimdi gözünden dökülen damlaların sebebi oydu. Dünyayı sel basacaktı, ardı arkası kesilmiyordu gözyaşlarının.

Sesi yeniden yükseldiğinde, odasından bağırışlar gelmeye başladığında, annesi çaldı kapıyı. Evdeki herkesin bildiği bu durum, hepsini endişelendiriyordu şimdi.

"Hyunjin'im..." Dedi annesi, titreyen sesiyle. "Kapıyı açar mısın?"

"Açmayacağım!" Diye haykırdı Hyunjin.

Sadece ağlamıyordu, bağırıyordu. Feryatları tüm evde yankılanıyordu. Öyle derin, öyle sesli nefes alıyordu ki, boğulacaktı. Annesi kapıyı zorlarken, bir kez daha bağırdı. "Gidin lütfen!"

Biliyordu, kapının arkasında sadece annesinin olmadığını. İkizler, Jisung, annesi, babası, hepsi kapının arkasında, çaresizce Hyunjin'in hıçkırıklarını dinliyordu. Hyunjin, iki gündür açmıyordu o kapıyı. Yemek yemiyor, kimseyle görüşmüyordu.

Bu seferki krizi öylesine şiddetliydi ki, sonunda ikizler dayanamadı. Birbirlerinden destek alarak aynı anda kapıya bir tekme vurdular, kapıyı parçalayarak yere serdiler.

Hyunjin'in hali içler acısıydı. Karşısında ailesini gördüğünde, öfkesi daha da şiddetlendi. Jeongin ve Seungmin koştu, kafasına bastıran iki ellerini ayırıp kollarına girdiler. Aralarında bir boğuşma başladı. Hyunjin, bariz bir şekilde kendisine zarar vermeye çalışırken, ailenin diğer üyeleri de koştu yanlarına. Zar zor tutuyorlardı gözü dönmüş Hyunjin'i. Kendine gelmesini söylüyorlar, bağırıp çağırıyorlardı.

The Cliff | Hyunlix [Omegaverse] ✓Where stories live. Discover now