"Ders işlenmeyecek değil mi?"Korkarak sorduğu soru üzerine Bay Han güldü.

"Hayır.Sizlerin eğlenmesi için çeşitli etkinlikler düzenleyeceğiz.
Yarışlar,ödüller ve daha fazlası.
Kaçırmayın derim.Okulumuz sizi bedavaya götürecek!"Öğrenciler sorularını sormaya devam ederlerken mırıldandım.

"Saçmalık!"

"Niye öyle dedin Jungkook?"Diye merakla sordu Yoongi

"Evde, yatakta yatmak varken niye o rahatsız edici çadırda kalacakmışım?"Dedim, düşüncesi bile rahatsız etmişti beni.Ben rahatına düşkün bir insandım ne yapabilirdim?

"İyide hergün zaten yatakta yatıyoruz.Biraz değişiklik olsa fena olmaz mı?"Yüzümü buruşturdum.

"Nefret ederim!"

"Hayır,gitmek istemiyorum"Dedim bir elimle ensemi sıvazlayıp ileri geri yürürken.

"Neden istemiyorsun Jungkook?"Telefonu omzumla kulağım arasına sıkıştırıp ellerimi cebime koydum ve koltuğa oturdum.Ardından tekrar elime aldım.

"Tüm son sınıf öğrencileri orada olacak.Ve ben kalabalıktan nefret ederim.Birde iki gün orada kalacağız.Kafayı yerim."Dedim sitemle.

"Abartma istersen!"

"Her neyse.Gitmiyorum!"Tam telefonu kapatacakken son anda söylediği şeyler sebebiyle kaşlarım derinden çatıldı.

"Üzgünüm evlat ama çoktan Kore'de vasisin olan Bay Han'a formu imzalamasını söyledim bile.Gitmek zorundasın."Sinirle dudaklarımı dişleyip ayağa kalktım.

"Nasıl böyle bir şey yaparsın?Benim fikrimi sormadan nasıl beni aptal bir okul kampına gönderirsin?"Derin bir nefes aldığını işittim.

"Ah hadi ama.Çok eğlenceli geçeceğine eminim.Aramızda kalsın gideceğin kampın sponsoru benim.Babanın parasıymışcasına rahatına bak evlat!"Deyip kıkırdadı.Gözlerimi sakinleşmek amacıyla kapattım.Geri açtığımda ise artık daha sinirliydim.

"Hangi sıfatla?!"Diye tısladım.Bir süre ses gelmedi.Sonrasındaysa derin sesi duyuldu.

"Baban sıfatıyla..."

"Hiç sanmıyorum!"Dedim dişlerimin arasında.

Ardından telefonu kapatıp duvara fırlattığım gibi duvara çarpıp parçalara ayrıldı.

"Tanrı cezamı verse de kurtulsam!"Geniş salonun ortasında duran orta sehpayı tek bir vuruşla devirdim.Cam sehpa tuzla buz olurken sinirim geçmemişti.Bu kadar basit bir konunun beni bu kadar sinirlendireceğini pekâlâ bende tahmin edemiyordum.Ellerim titrerken atak geçirdiğimin farkındaydım fakat yine her zamanki gibi tek başıma olduğum için birinin şefkatli kolları yerine öfkeme yenilerek etrafı dağıtıyordum.

L koltuğu hızlı bir darbeyle yere devirdikten sonra dizlerimin üstüne çöküp başımı ellerim arasına aldım.

İlaçlarım neredeydi? Beynimin içinde tiz bir siren çalıyordu sanki ve ben buna dayanamıyordum.

Dudaklarım arasından bezmişliğin ve yorulmuşluğun verdiği bir çığlık koptu.

Ellerimle sertçe başıma vurarak bu korkunç bilinmezlikten kurtulmaya çalıştım.Her zaman kendime verdiğim fiziksel acıyla bu atağım son buluyordu fakat şimdi sanki saatlerce bu durumda gibiydim.

"Kahretsin!Dayanamıyorum artık!"Yere çöktüğümde bu direnişin galibi tabiki içimdeki öfke olmuştu.Bilincim kapanmadan önce duyduğum son şey kapı ziliydi.Gerisi ise sonsuz bir karanlık.

Robin Hood|Taekook Where stories live. Discover now