8

9 2 4
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın,
iyi okumalar dilerim!🩵

• • •

"Anne ben çok sıkıldım havuza girece-" Çoktan mutfağa girip cümlemi yarıladığımda başımı telefonumdan kaldırmayı ancak akıl edebilmiştim. Şimdi ise gördüğüm manzara... +18 olmasa da bi' +14 falan ediyordu. Sesim tüm evde yankılanacak abartıda öksürdüm ve şoku zar zor atlatarak konuştum: "Millet çocuklarını gizli sevgilileriyle basar, ben anne ve babamı basıyorum. İşe bak." diye mırıldandım.

Annem, benim varlığımı fark etmeden hemen evvel, mutfak tezgahının üzerinde oturmuş hayran hayran babamı izliyordu. Babam ise ayakta annemin hemen önünde, annemin tezgahtan sarkıttığı iki kenara açılmış bacaklarının arasında durmuştu ve elleri annemin belinin bir tık aşağısını kavrıyordu. Birkaç saniye daha geç gelmiş olsam onları büyük ihtimalle öpüşürken yakalayacaktım.

Basılmak kadar iğrenç bir olay yoktu. Hem basan hem de basılan taraf ne yapacağını bilmiyordu ve tarafların aralarında dünyanın en gergin anları yaşanıyordu. Bir de buna ek olarak insanın libidosunun içine ediliyordu.

Annem, benim alaylı cümlelerim karşısında bir şey demeden kızarırken babam ise bana dönüp gülümsemişti. "Abartma, öpüşmüyorduk bile."

Kaşlarım havalandı. "Ama öpüşecektiniz."

"Ama görmedin." diye diretti babam.

Bu adamla girdiğim hiçbir tartışmayı kazanamazdım, o yüzden omuz silkmekle yetindim. "Her neyse, ben sıkıldım. Havuza gireceğime haber vermek için gelmiştim." Ekim ayındaydık ama ben hâlâ sezonu kapatmamıştım, zaten yıllık sıcaklık ortalaması yüksek bir şehirde yaşıyorduk. Burada havalar hâlâ yaz gibiydi.

"Eylül ve abin de havuzda." dedi annem beni onayladıktan sonra.

Ofladım. "Yine dışlanmışız, iyi mi..." dedim kendi kendime. O iki aptal sürekli birlik olup beni görmezden geliyorlardı.

Kısa süre içerisinde bikinilerimi giyinip arka bahçeye çıkmıştım. Oturduğumuz ev ikiz villalardan biriydi ve bu iki evin diğeri boş olduğu için bu havuzun sahibi sadece bizmişiz gibi bir şeydi. Bu yüzden yan ev umarım sonsuza kadar boş kalırdı.

Eylül ve Deniz "havuzun hemen yanındaki" şezlongta oturmuş Uno oynuyorlardı. Sinsice sırıttım ve çok fazla düşünmeden havuza atladım, bunu yapmamla büyük miktarda su onların üzerine sıçramıştı büyük ihtimalle.

Birkaç saniyenin ardından yüzeye çıktığımda ikisinin da bana öldürücü bakışlar attığına şahit olmuştum. Güldüm ve ortamı dağıtmada etkili olacak tek silahımı kullandım: "Sevgilin yakışıklı mı canım kardeşim? Artık tanıştırırsın beni de." diye sordum pişkin pişkin sırıtırken.

Dediklerim üzerine Eylül'ün gözleri heyecanla parlarken konuştu: "Var ya, off..." Ağzının suyu akacaktı. "İnsan değil ilah yemin ediyorum."

Kocaman bir kahkaha patlattığımda abim için bu durum böyle değildi. "Hani sevmiyordun sen onu?" İhanete uğramış bir edası vardı. "Hani eğlence olsun diyeydi?" diye sordu çaresizce. Yazık.

Eylül abime ters ters bakıp konuştu. "Öyle zaten, ama yakışıklı sonuçta." Göz kırptı. "Bakarsın aşık olurum."

"Aynen kanka." dedim dalgaya alarak. Ardından ablalık görevimi yaparak öğüt vermeye koyuldum: "Ulu orta yerde yakınlaşma çocukla. Yarın öbür gün ayrıldığınızda şu an arkadaş sandığın insanlar tarafından çok fena kazıklanacaksın." Dudaklarımı büzdüm. "Şimdi sevgilin olan çocuk da büyük ihtimalle lise hayatın boyunca bir yerlerde karşına çıkıp bir şeyleri bozacak."

KâbusWhere stories live. Discover now