8.BÖLÜM

4.3K 220 50
                                    

Keyifli okumalar...

Satır arası yorum yapar mısınız?

Kimsenin bilmediği, görmediği ve hissetmediği şeyler vardı.

Acı...

Acı bir insanı bitirebilirdi, öldürebilir hatta yok edebilirde ama acıya alışkın olan insanın hissedebileceği pek bir şey yoktu, tıpkı benim gibi. Ali Asaf bana bakıyordu, bende ona Süsen hanım ve Yaman bey ayaklanmış bir bana birde Ali Asaf'a bakıyorlardı.

"Ali Asaf! Ben sana az önce ne dedim oğlum? Böyle mi sözünü tutuyorsun."

Yaman beyin hayal kırıklığı sesine yansımıştı, dudaklarım kıvrıldı ve 'cevap ver' dercesine kaşlarımı havaya kaldırıp indirdim. Ali Asaf sağ eliyle sertçe yüzünü sıvazlayıp babasına döndü.

"Kabullenemiyorum baba! Ben bu kızı benimseyemiyorum."

Benimsenmemek sanırım bu benim en çok duyduğum ve gördüğüm muameleydi. Süsen hanım konuştu bu sefer.

"O Ayça gibi değil Asaf! Kabullen bunu artık. Ayçanın yaptığı o kadar şeye tolerans gösterirken neden Efnan'a bir şans vermiyorsun. Sende görüyorsun onu, deli gibi sevmekten korkuyorsun ve hatta seviyorsun. Sevmek güzel bir şey Asaf ama tek başına yaşamak onu aşmamak iyi değil."

Ne! Bu yavşak tipli, karizmatik, bizi seviyor mu? Sevgi neydi la yenur mu?

İç ses Allah aşkına ciddi ortamdayız cıvıma.

Süsen hanımın dediği saçmalığın daniskasıydı, Ali Asaf beni mi seviyordu, aklıma bir anda şey geldi Didem Arslan'da ki o yaşlı kadın. 'Sadece gülüyorum, Ahahaha çok komik.' Bu replikle kendimi tutamış kahkaha atmıştım.

"Aha delirdi yeminle."

Barın bana mal mal bakarken göz devirdim ve Ali Asaf'a baktım, tuhaf bakışları vardı. Kimseye bir şey demeden yürüyeceğim sırada başımın dönmesiyle yerimde sendeledim, Süsen hanımı ve Yaman beyi çift gördüğümde gözlerimi sıkıca kapattım.

"Efnan iyi misin?"

"Canım, rengin attı birden gel şöyle otur."

Koluma değen elle gözlerimi açtığımda hala bulanık ve çift görüyordum, burnumdan aşağı akan sıcak sıvıyla elim dudaklarımın üstüne gitti. Kanın metalik kokusu burnumun direğini sızlatıyordu.

"Aman Allahım! Arzu çabuk selpak getir. Kızım kafanı aşağı doğru tut."

Yaman Bey'in endişeli sesi içimde ki çocuğun kalbini coşturuyordu. Üzerimde birden fazla göz temasının hissini yaşıyordum hadi ama ben yokmuşum gibi davranın hadi.

"Doktoramı gitsek Yaman, baksana kanı hiç durmuyor."

Başım ağrıyordu.

"Gerek yok Süsen hanım, arada oluyor böyle."

Yalancı.

İç sesime kulak vermeden burnumun deliğine pamuk sokulmuştu, gözlerimi hafifçe açtığımda bunu yapanın Ömer Faruk olduğunu gördüm. Yeşil gözleri benim yeşil gözlerimde bir kaç dakika oyalandı ve tepki vermeden bir kaç adım geriledi.

"Sanırım açlıktan oldu, sabahtan beri kahvaltıyla duruyorum."

Yaman bey kaşlarını çatarak bana baktı ve beni kolunun altına aldı, hissettiğim sıcaklıkla erirken sert ama şefkat dolu sesi içime içime işliyordu.

"Ah be kızım! Bundan sonra hiç bir öğününü atlamıyorsun anlaştık mı?"

Kafamı olumlu anlamda sallarken, Eyüp Can Arzu hanıma hemen masayı hazırlamalarını söylerken bizde yavaştan yavaştan masaya yönelmiştik, masa genişti ve başta iki sandalye vardı ah hadi ama bu klişeye nasıl yer vermediniz? Süsen hanım ve Yaman bey başa geçerken, Süsen hanımın sağına Ali Asaf, Ömer Faruk ve Barın oturmuştu. Yaman Bey'in sağına ise, Eyüp Can, hemen yanına Alperen, ben ve benim yanıma da Batı oturmuştu tek iki yer kalmıştı birisi Barın'ın yanı ve birde diğer masa başıydı. Masaya yemekler, tabaklar koyulunca Süsen hanımın bakışları beni buldu.

KALP RAFI (Aile Hikayesidir.)Where stories live. Discover now