3- Sahipsiz Ayaklar

283 26 10
                                    

Ayh ayh. Netleri düştüğü için bölüm atamayan yazar derim, susarım.

Hadi iyi okumalar.

×××××

Her ne kadar özgüvensiz biri olmasa da karşısında bu kadar rütbeli insan olması onu hep gererdi. Yine gergin olduğu anlardan kurtulduğunda bile kendini sırt üstü koltuğa atamadı. Kazım'ın odasında, hazır olda duruyordu.

"Bak Yiğit, verdiğim emirleri bende başkasından alıyorum. Bana operasyon için iki kadın olması gerekiyor denildi. Aylin'e tamam diyorsan İclal'i niye sorun ediyorsun?"

Bir şey demedi Yiğit. Bu Kazım'ı daha da çok çileden çıkardı. "Susmasana oğlum!" diye esti gürledi. Yiğit yine bir şey demedi.

Anlatamazdı bir şey. Bu onun özel hayatı ile ilgili bir şey değildi. Yine de İclal'i bu göreve çıkartamazdı.

"Ben ne yapayım? Sen susacaksan ben nasıl açıklama yapacağım? Delirtmeyin lan insanı!"

Kazım Karakoçan genellikle sakin biriydi ancak sinirli olduğu zamanlar sekiz şiddetinde bir deprem hissi verirdi. "Komutanım İclal dışında herkes gelebilir."

Ellerini beyaz saçlarına geçirdi Kazım. Delirteceklerdi adamı. "Harika!" dedi alaycı bir sesle. "Leyla gelsin o zaman."

Tamamen durumun saçmalığına vurgu yapmak istemişti ancak Yiğit bunu gerçek sandı. İstemese de "Emredersiniz komutanım." dedi el mecbur. Şu an herkes olurdu. İclal dışında her kadına eyvallahı vardı.

"Çık dışarı!" diye bağırdı Kazım onay aldığına inanamayarak. "Çık!"

Anlamasada tekmil verip çıktı dışarı Yiğit. Kapıyı arkasından çekerken karşısında duvara yaşsanmış tek bir sima vardı: Astsubay İclal.

"Ne işin var burada?" diye sordu ama azarlar gibi bir ses çıkmıştı ister istemez. "Ben neden gelmiyorum komutanım?"

"Bunu konuştuk." dedi Yiğit ama İclal'de en az onun kadar dik başlıydı.

"Konuşmadık. Siz hiçbir sebep söylemediniz."

Kısa bir an etrafa göz gezdirdi Yiğit. Eğildi kıza doğru, kimsenin duymadığından emin olarak. "Hamile olduğunu sana benim söylememe gerek yok." dediğinde gayet netti. İrice açıldı İclal'in gözleri. Eli istemsizce karnına gitti.

Nereden biliyordu? İmkan yoktu. Bebeğin babası bile haberdar değildi karnındakinden. "Yok öyle bir şey komutanım." dedi sakin tutmaya çalıştığı bir sesle. Yiğit bir yanıt vermediğinde, yalanına inanmadığında gardını indirdi. "Ölmesi sorun değil. Size de yük olmam. Söz veriyorum."

Bu Yiğit'i daha çok sinirlendirdi. Öyle ki boynudaki damar daha bir sert atıyordu artık. "Ben oraya şehidimin intikamını almaya gidiyorum. Tüm tim bunun için orada olacak, sende o sırada bir bebeğin şehit olmasının problem olmadığını söylüyorsun. Kafa mı buluyorsun lan?!" diye dişlerinin arasından konuştu. Birinin duymasını istemiyordu ama zaten ne kadar saklanılabilirdi ki?

"O budala babasına da söyle bu durumu, karnındaki sadece senin değil. Olgunlaşıp sorumluluk alın yoksa ben sizin canınızı alacağım." dedi son olarak. Babayı tanıyordu. İclal'le olan ilişkisinin de farkındaydı. Tek istediği çocuğun iyi olmasıydı.

Doğmamış bir çocuğun hiçbir suçu olamazdı.

İclal'i orada bırakıp timinin odasına girdiğinde biri yeşil, diğeri açık mavi iki kova vardı masada.

Asıl sorun masadaki kovalarda olan iki baştı. Hatta birinin hareketsiz olması.

Koşarak yetişip, Leyla'nın ensesinden tutarak çekti başını. Bir öksürük tuttu kızı. Şaşkınca baktı Yiğit'e.

Deli Gelin Kurtarma Operasyonu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin