☆38☆

1.2K 172 104
                                    


Büyük bir stresle tırnağımı ısırırken bir yandan da dolabıma göz gezdiriyordum. Kombin yapmam lazımdı ve aklıma hiçbir fikir gelmiyordu.

Bir yandan da ya Minho gelmezse diye endişeleniyor, kafamda bir sürü senaryo kuruyordum.

Sonunda bol ve dizleri yırtık bir kot pantolon üzerine de beyaz bir tişört ve deri ceket seçmiştim. Klasik Han Jisung'dum işte.

Saçlarımı son kez özenle taradım ve parfümümü de sıktıktan sonra hızlı adımlarla odadan çıktım. Yine aynı hızla ayakkabılarımı giyip evden de çıktığımda saat 18.00'dı.

Çaktırmadan Chan hyungdan çaldığım arabanın anahtarını cebimden çıkardım ve arabaya binip yola çıktım.

...

Arabayı boş bulduğum bir yere park edip arabadan çıktıktan sonra tanınmamaya çalışarak arabayı kilitledim ve buluşacağımız yere doğru ilerlemeye başladım.

Nehire bakan banklardan birinde oturan tanıdık bedeni gördükten sonra yüzümde bir gülümseme oluştu ve adımlarımı hızlandırmaya başladım. Yanına vardığımda geldiğimi farketmiş olacak ki bankın en köşesine kaydı. Ben de diğer köşeye oturduğumda iki yabancı gibiydik.

Onun da üzerinde tıpkı benim gibi deri bir ceket vardı ve fermuarını yukarıya çektiği için içine ne giydiğini görememiştim. Altına dar siyah bir pantolon giymişti ve bu onun geniş bacaklarını ortaya çıkarmıştı. O gerçekten de her haliyle yakışıklı biriydi ve bazen onun yanında sönük kaldığımı hissediyordum.

"Ee bir şey söylemeyecek misin?" Minho'nun konuşmasıyla gerçek dünyaya döndüm ve gözlerimi nehire çevirerek konuşmaya başladım.

"Gördüklerin gerçek." Dedim kısık sesimle. Öyleydi. Gördüğü her şey tamamıyla gerçekti.

"O fotoğraflar gerçek fakat ben daha çıkış yapmadan önceki fotoğraflar bunlar. O kişi eski sevgilimdi." Sertçe yutkundum ve konuşmama devam ettim.

"Yani kendisine sevgili denirse. İlk başta ilişkimiz çok güzeldi, bana sürekli sürpriz yapıp hediyeler alıyordu, beni mutlu ediyordu. Ben de onu mutlu ederdim onu öper, iltifatlar ederdim -bu fotoğraflar da o zamanlar çekildi zaten- fakat bir süre sonra bunlar değişti. Şaka adı altında bedenimdeki özel yerlere dokunmaya başladı fakat ilk başta rahatsız olduğuma dair bir şey söylememiştim fakat daha sonra bu temaslar daha çok artmaya başladığında artık rahatsız olduğumu ve bana temas etmemesini söyledim. İşte o zaman olanlar oldu. Onun evindeydik, birden oturduğu yerden fırladı ve kavga etmeye başladık. Nasıl olduğunu hatırlamıyorum bile fakat o gün beni yüzümden kanlar akıncaya dek dövdüğünü hatırlıyorum." Gözlerimden bir damla yaş aktığında sertçe burnumu çektim ve yanağımdaki yaşı elimin tersiyle sildim.

"Ayrıldık ama yıllarca peşimi bırakmadı. Ben onun adını unutmaya çalıştım, onun yüzünü unutmaya çalıştım fakat bazen kabuslarıma bile giriyor." Gözümden akan yaşları tekrar sertçe sildim ve havaya baktım. Hava ne ara kararmıştı bu kadar?

"Her neyse işte. Hiçbir şey düşündüğün gibi değil."

Sessizlik.

Koca bir sessizlik yaşandı. Ne o konuştu ne ben fakat ikimiz de düşüncelerimizden ayrılmaya çalışıyorduk belli ki.

Sessizliği bölen Minho'nun sesi oldu. Sesinden ağladığını anlamıştım.

"Ben çok kötü hissediyorum Jisung. Ben seni dinlemeden ona inanmamalıydım." Sesi kısıldığında hafifçe öksürdü ve konuşmasına devam etti.

"O fotoğraflardan daha çok var elimde. O adam, o piç beni buna inandırdı çünkü senin saçının rengi bütün fotoğraflarda şuankiyle aynıydı ve hepsi Avustralya'da çekilmişti. Bu kadar da denk gelemeyeceğini düşündüm çok aptalım. Çok aptalım biliyorum."

"Özür dilerim Jisung."

Tamam! Buraya gelmeden önce onu kolay affetmeyeceğimi söylüyordum kendime ama dayanamayacaktım.

"Senin özür dilemeni gerektiren bir durum yok Minho. Ben seni gerçekten çok seviyorum ve güveniyorum."

Konuşmamı tamamladığımda Minho beni kendisine çekti ve sıkıca sarıldık. Onun kokusunu almak o kadar iyi gelmişti ki sırf onun kokusunu alabildiğim için saatlerce oturup ağlayabilirdim.

Saçımı okşayıp öptüğünde cebimde telefonumun titrediğini hissettim. Ben daha elimi telefonuma uzatamadan Minho telefonumu aldı ve Chan hyungun aramasını açtı.

"Alo hyung... Evet Jisung benim yanımda, güvende yani... Tamam... Görüşürüz."

Telefonumu tekrar cebime koyduktan sonra suratıma baktığında gülümsedim. Gülüşüme bıraktığı öpücük utanmamı sağlarken etrafa bakınıyordum.

"Minho! Ya bizi böyle yakalarlarsa. Bankın üstünde öpüşürken. Ya bizi böyle gören olursa nehirin kıyısında sessizce öpüşürken." Dedim mırıldanarak.

"Anamız babamız yok deriz. Evimiz yurdumuz yok deriz." Dedi beni tamamlayarak.

Tekrar sıkıca sarıldığımızda düşündüğüm tek bir şey vardı.

Bu adam gerçekten benim ruh eşimdi...

______________________

Hellluuuu

COK GUZEL BIR BOLUM

AGLICAM

MUKEMMEL

Ben asik olmak minho adamina

Ama mingo adami jisung adamina asik olmak

Uzulmek ben

NEYSE

Inkilap hocama asik olmam yasal mi acaba

BUTUN BENI IZLEDI VE DERSTE HASTA OLUP OLMADIGIMI SORDU SONRA DA ATESIME BAKTI

Kalp krizi gecirdim

BIDE BASKASINA SORU ANLATIRKEN YANINDAN GECIYODUM BELIMDEN TUTUP KENDINE CEKTI SARILDI SONRA DA BENIM SORUYU YAPIP YAPAMADIGIMI SORDU 😫😫

BEN HASTA OLMQSAM DA SEN ELLEYINCE HASTA OLUYORUM BE KADIN ANLASANA😭😭😭

Neyse benim inkilap hocam damarim tuttu biraz daha asik olup geliyorum ben

opuyorum hepinizi cok cok cok 💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋

Sizi seviyoruuuumm💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗 BABAAAYYY💋💋💋

Anxiety | MinsungWhere stories live. Discover now