"Jungkook neden iki tanesin?Bir tanen bile çok geliyordu ikincisini ne yapayım ben!"
Birayı dikleyip boş kutuyu masaya bıraktım ve yavaşça ayağa kalktım.

"Kalkın,yeter bu kadar şamata!"Deyip ikisini de kollarından tutup kaldırdım.
Fakat ben bunu yapar yapmaz ikiside yere yığıldı.Oflayarak cebimden telefonumu çıkardım ve babamın benim için tuttuğu adamı olan Kai'yi aradım.

"Buyrun Bay Jeon?"

"Atacağım konuma gel ve yerde yatan iki salağı evlerine götür!"
Dediğimde onaylayarak telefonu kapattı.Ben de bulunduğum masadan ayrılarak hesabı ödemek için kasaya gittim.

Fakat restoran merdiveninden inerken alt kattaki en uzak masada karşısında güzel bir kadınla oturan Taehyung'u gördüğümde adımlarım duraksadı.

Üzerindeki beyaz gömleğini dirseklerine kadar sıyırarak kol kaslarını gözler önüne sermişti.
Özenle taranmış saçları yana yatırılmıştı.Yüzündeki ifadeye bakılırsa bulunduğu sohbetten memnun değildi.Bakışlarını sürekli etrafta gezdiriyor elini çenesine yaslıyordu.

Umursamamaya çalışarak ilerlemeye devam ettim ama merdivenlerden inip kasaya giderken arkamdan yükselen adımla gözlerimi yumdum.

Beni görmüştü!

Bu adamdan nefret ediyordum görmeye bile tahammülüm yoktu, ukala ucube!

"Jungkook!"Yanıma geldiğini yaklaşan sesinden anlamıştım.
Arkamı döndüm.

"Benim?"Dediğimde amacının sadece selam verdikten sonra çekip gitmek olmasını umdum.

"Burada ne yapıyorsun?"Diye sorduğunda merak ediyormuş gibi değilde daha çok söylemek istediği konunun sırası gelmesini istiyormuş gibi konuşmuştu.

"Neden merak ediyorsunuz?"Diye sorduğumda etraftaki bakışları gözlerimi buldu.

"Sana vereceğim özel dersin planlarını bugün yapmak için uygun musun?"Dediğinde kaşlarımı çattım.

"Dersin neyini önceden planlayacağız ki?Ayrıca siz her karşılaşmamızda böyle mi yapacaksınız Bay Kim?Biliyorsunuz ben okumak istemiyorum!"Hızlı hızlı konuştuğumda dudakları kıvrıldı.Bir elini beline koyup ağırlığını da bir ayağının üzerine verdi.

"Merak etme.Hep böyle olmayacağım.Sadece bu akşam bahaneye ihtiyacım var.Muhabbet çok sıkıyor."Umursamazca konuştuğunda kıkırdadım.

Şimdi bana mı kalmıştı o?

"Bana muhtaçsınız yani?"Tek kaşımı alayla kaldırdığımda dilimi pirsingimin çevresinde dolaşırdım.Bakışları dudaklarıma kayarken gülümsedi.

"Ah biraz da öyle denilebilir.Ne dersin?Ders çalışma planı yapmasak da bir yerlerde oturmak ister misin?"Dediğinde şaşırmıştım.

Kız arkadaşını ekmek için beni kullanacaktı!

"Sevgiliniz üzülmesin sonra?"Dedim dudaklarımı büzüp ekilmenin verdiği elinin boşluğuyla üzülmüş bir sevgili taklidi yaparken.

"Sevgilim yok."Dedi omuz silkerek.

"Hesaplar sizden o halde?"Dediğimde 32 diş sırıttı ve yanaklarında birer çizgi oluştu.
Yanaklarında birer fındık taşıyan sincap gibi şiştiğinde çok tatlı gelmişti gözüme.Sanki bir öğretmen değilde masum bir lise öğrencisi gibi.

"Tabiki de."

"O halde biraz buradaki hesabı ödememi bekleyin."Dediğimde kafa salladı.

"Ceketimi alıp geliyorum ve arkadaşıma 'önemli' bir işim olduğunu söylüyorum."Diyip göz kırptığında arkamı döndüm ve kasaya ilerledim.

Robin Hood|Taekook Where stories live. Discover now