[7]

785 31 17
                                    

Kapıyı açtığımda "Zeynep" dedi. Onu içeri almıştım. "Ne oldu Yusuf amca?" dedim. Herkes gelmişti ve merakla bekliyorduk. "Edanur" dediğinde ne diyeceğini az çok kestirebiliyordum. "Edanur, seni görmek isteymiş. Sana belge verecekmuş." Anlamıştım. Kafamı salladığımda Temel "Ne belgesidur?"  diye sormuştu. Babası da büyük bir acıyla "Boşanma kağidi. Buradan bir tek Zeynep'e güveniymiş. Onunla göndereceymiş belgeleri." demişti. Temel boşanma lafından sonra kendini kaybetmiş gibiydi. Sürekli bağırıp ağlıyordu. Arkadaşlarına baktım hepsi perişandı. Bildiğim şeyi söylemeyi düşündüm başta. Sonra verdiğim söz aklıma geldi. Sustum. Çocukluk arkadaşımın perişan oluşunu izlediğim halde sustum.

...

Kocam bana bakıyordu. Bir şeyler düşünüyordu ama ne düşündüğünü anlamak şu an için mümkün değildi. Temel'e sakinleştirici yapmıştım. O uyurken diğerleri de içeride ne yapılacağını konuşuyordu. Çok geçmeden kapı pervazına yaslanıp beni izleyen kocamı gördüm. "Sen niye ayaktasın?" diye sorduğumda "Yatmak bana göre değil. Hem doktorum da çok iyi baktı bana." demişti. Yat desem yatmayacaktı biliyordum. O yüzden "Fevri hareketler yapmayalım en azından yara kırmızılığı geçene kadar." dedim. Beni onaylamıştı. Elimdeki ilaçları komodinin üstüne koyup kocamın yanına gittim. Kolumu onun beline sarmıştım. O ise kolunu boynuma atmıştı. Adımlarının yönü değişince ona baktım. "Biraz konuşalım baş başa" dediğinde bahçeye çıkmıştık. "Edanur meselesinde ne düşünüyorsun?" diye bana sorduğunda "Üzüldüm. Sevgi layık olanı bulmalı. Bence birbirleri için iyiydiler ama olanı görüyoruz işte. Değişik " dedim.

O anda hiç beklemediğim bir şey sordu "Biz birbirimize iyi geliyor muyuz?" Çok da düşünmeden bir cevap verdim. "İyi geliyoruz mu bilmiyorum ama senin yanında huzurluyum. Her şeye rağmen. " Beni kolunun altına doğru çekti. "Seni göndermek istemiyorum aslında o eve." dediğinde Edanur'u kastettiğini anlamıştım. "Sen de istemiyorsan yapmak zorunda değilsin. Ama eğer gitmek istersen beraber gideceğiz haberin olsun." Derin bir nefes verdim. "Edanurla görüşmem sıkıntı değil de keşke son kez birbirlerini görselerdi." Dediğim şeyle Halil bana döndü. "Nasıl yapalım?" Onun bu huyunu da çok seviyordum. Her zaman benim dediğimi yapmasa bile ne düşündüğümü merak ediyordu. "Temel de gelsin. Belki Sema da gelmek ister ama onun dışındakiler burada kalsın. Hatta sen gelmesen de olur." Kafasını olumsuz anlamda salladı. "Seni oraya bensiz göndermem. Onun dışında dediğin gibi olsun."

Kafamı ona doğru kaldırıp konuştum. "Eve ne zaman yerleşeceğiz? Merve ablaları özledim." Bu konuda kafası karışık görünüyordu. "Fatma anneleri bırakamam ama ..." Kolunun altından çıkıp elini tuttum. Sesim ciddileştiğinde konuşmaya başladım. " Fatma abla ile orta yolu bulmaya çalışacağım. Ama evliliğimden de vazgeçmeyeceğim. Seni zorlamayacağım. Eğer beni arkadaşın olarak görüyorsan ya da duygularından emin olmadan bir şey yapmak istemiyorsan anlayış göstereceğim. Sen nasıl davranırsan ona göre şekilleneceğim. Ama eğer tekrar benden bir şeyler saklarsan, seni parçalarım Halil İbrahim."

...

Elifle beraber yemek hazırlıyorduk. "Cici enişte seni sevey. Senun adına öyle mutluyum ki Zeyneb'um" dediğinde güldüm. "Onu sevmek öyle güzel ki Elif'im " dediğimde "Maşallah" deyip tahtaya vurmuştu. Ağzı hareket ettiğinde bizi okuduğunu anlamıştım. Gülümsemem genişleyince "İyi ki varsın sen" deyip onu öpmüştüm. Sofrada normal bir muhabbet dönüyordu. Aklım Temel'de kalmıştı. Yemeğe de gelmemişti.  Ona bir tabak hazırlayıp yanına gittim. "Temel" dediğimde beni içeri çağırmıştı. Elimdeki tabağı görünce iştahı olmadığını söylemişti.  "Sen benim elimi lezzetli bulmuyor musun bakayım? Yenecek, yiyeceksin" dediğimde bir yandan da ucunda börek takılı olan çatalı uzatmıştım. Bir yandan yemek yiyip bir yandan ağlıyordu.

DÜŞKÜN ( HalZey)Where stories live. Discover now