ÖZEL BÖLÜM: ÇOCUKLUK SANCISI

17 1 53
                                    

1 Aralık.

Sen benim zihnime ilk doğduğunda üzerinde beyaz bir gömlek, altında siyah bir pantolon, ellerin cebinde karşında ki bir çocuğa gülümsüyordun.

Annemin benden önce daha karnındayken düşürdüğü çocuğunun hep erkek olduğunu düşündüğümdendir belki, hep bir abim olsun isterdim.

Sen sadece Arel'in değil, benimde abim oldun.

İyi ki de oldun.

Doğum günün kutlu olsun, Selim.

Beni büyüttüğün için teşekkür ederim.

İyi ki doğdun,

başkomiserim.🖤

İyi okumalar canımın içleri. 🖤

29 Eylül 2001

İstanbul.

Eylülün başı, 2001 senesinin son aylarıydı.

5 yaşında ki Selim, babasının çalışma masanın üzerinde oturmuş, küçücük ellerinde ki pastel boyalarla önünde ki kağıda bir şeyler çiziyordu.

Bir yandan da ağzının içinde amcasının ona öğrettiği bir türküyü mırıldanıyordu.

Kafasının içinde kurduğu küçücük dünyada bir üniforma canlandı o an.

Gülümsedi Selim.

Elinde ki siyah pastel boyayı masanın üzerine bıraktı ve lacivert boyaya uzandı.

Lacivert boyayla boyadığı kısmıda yavaş yavaş bitirirken gülümsemesi derinleşti.

Derken durdu, kağıdı sağ eline aldı ve havaya kaldırdı ve gururla çizdiği polis üniformalı adama baktı.

Kendini o üniformanın içinde düşünmekten alıkoyamıyordu küçük çocuk. Daha o yaşta, o küçücük kalbine bir kere girmişti işte polislik. Kolay kolay çıkmaya da niyeti yoktu.

Yolda yürürken duyduğu her siren sesi çocuk kalbinde büyük bir heyecan uyandırıyordu. Ne zaman bir siren sesi duysa ya peşinden koşuyor, ya da derin derin nefesler alarak heyecanını bastırmaya çalışıyordu.

Telsis seslerinin susmadığı o gizemli karakoldan ve dev cüsseli, sert yüz ifadeli olan polislerden korkardı bazı çocuklar. Ama o korkmuyordu. Telsis sesleri, en az siren sesi kadar heyecan veriyordu ona.

Ve o üniformalı, koca cüsseli polisler onun kahramanıydı.

Onlar gibi olmak istiyordu Selim. Nedenini bilmiyordu, içinde ki bu heyecanı tetikleyen şey neydi bilmiyordu ama polis olmak istiyordu işte.

"Selim!"

Selim duyduğu sesle beraber kömür kadar siyah gözlerini sesin geldiği yöne doğru çevirdi.

"Ne yapıyorsun sen?"

Oğuz Sayman, bir hiddetle odaya girdi ve hızlıca Selim'e doğru yürüdü. Çocuğun ağzını açmasına bile izin vermedi elinde ki kağıdı aldı ve çatık kaşlarla önce oğluna, daha sonra çizdiği şeye baktı.

"Bu ne?" diye çıkıştı Oğuz Sayman hiddetle. "Ne yaptın sen Selim?"

Selim yutkundu. "Sadece resim çizmek istemiştim, baba."

"İhale raporumun üstüne mi?" diyerek dişlerini sıktı Oğuz Sayman. "Sana kaç defa söyledim odama girme, eşyalarıma dokunma diye!"

Selim dudaklarını büzdü. "Özür dilerim baba."

BEYAZ FREZYA Where stories live. Discover now