14: Bölüm: İki Beden Tek Ruh

2.6K 170 141
                                    





Bir takvim ve bir şişe rakı yeter bana.

Takvim, senin geleceğin günleri saymaya, rakı gelmediğin günleri kurtarmaya.

Cemal Süreya

Bölüm Şarkımız:

İndila - Love Story



Kuzey Irak Pençe-Kilit Operasyonunda şehit düşen on iki şehidimize Allah'tan rahmet, ailelerine baş sağlığı diliyorum.

Rabbim Şanlı ordumuzu, milletimizi korusun.

                                          🇹🇷

*************


Aşk tezattır. Çoğu zaman kalbinin varlığını öğreten bir çarpışla, bazense kalbini söküp atmanı istetecek kadar tehlikeli bir zehirdir. Aşk, aşekadır. Seni sendeyken besler, büyütür lakin en ufak bir hatanda batar ruhunun derinliklerine. Kanatır.

Ya kana alışır, göğüs gerersin bu zalim duyguya ya da boyun eğer kaybedersin.

Beni iki uçurum arasında bırakan bu duygu şimdi ise kanımdaki sıcaklığı iliklerime kadar hissettiriyordu. Ne kadar inkar edersem edeyim, ne kadar kaçarsam kaçayım sonum belliydi. Sağımdaki boşluğu kalbiyle dolduran ruha aittim.

'Aşk adamı inletir.' diyenlere söyleyin. Deniz Karatay artık aşıklar klübündedir. Bilginize.

Kafam sayısız düşünceyle boğuşurken ben yine aynı sandalyeye kıçımı yaymış, önümde keyifle elindeki kahvesini zıkkımlanan, pardon içen Zeynep'i izlemekle yetiniyordum.

Mekan belliydi. Biricik aşk yuvam olan canım hastane.

Çocukken hastaneyi sevmeyen benim doktor olmam şoku tüm ailemde yankı yapmıştı. Değil hastaneden içeri girmek, hastane kelimesinden bile nefret eden bir insan hangi akılla doktor olurdu. Orası da benim üstün başarımdı.

Başarı denince de akla gelen ben ise can çekişerek bir nöbetin daha sonunu getirmeyi bekliyordum. Canım felaket ötesi sıkılmaktaydı sayın seyirciler.

"Bırak şu kahveyi artık." dedim karşımdaki sandalyede oturan Zeynep'in elinde kafam kadar kupayı alırken. "Kafeinden geberip gidersen kılımı kıpırdatmam."

Zeynep bana tip bir bakış atıp masadaki telefonuna yöneldi. İleri atılıp telefonu alacaktım ki hızla elini geriye çekti. Hamlem başarısız olunca yılmış bir nefes vererek arkama yaslandım.

Hastaneye geldiği gibi elinde kahvesiyle odamda bitmiş, nişanda ben ve Ateş'i dans ederken çektiği fotoğrafları gösteriyordu. Aralarından birini çok beğendiğimi inkar edemezdim ama hali hazırda bir haftadır görmediğim adamı daha çok özlememe sebep oluyordu. Yalan yok özlemiştim despot herifi.

Nedenini sormayın çünkü ben de bilmiyordum.

Evet. Kılıç Tim'i nişandan sonraki gün apar topar göreve çağırılmıştı. Askere tatil bu kadardı. Onlar için her saniye görev demekti. Koskoca TSK bari Asil ve Berçem'e izin verseydi. Resmen nişandan sonraki günün sabahında toplanıp gitmişlerdi.

Ateş gitmeden önce mesaj göndermişti. Her gidişinde cevap vermesem bile mesaj atıyordu. Yazdığı her kelimenin ben de anlamsız bir şekilde tuhaf etkiler yarattığının farkında olsa yine aynısını yapar mıydı ? Orası muammaydı.

"Ay ama baksana kızım." dedi Zeynep fotoğrafı gözüme sokarcasına yaklaştırırken. "Şaheser gibisiniz. Mona Lisa işine bak kardeşim."

Gözüme sokulan fotoğrafa minik bir bakış attım. Telefonu elinden alıp fotoğrafı biraz yaklaştırdım. Gerçekten güzeldik. Ateş'in eli belimde, diğer eli ise saçımın tutamını arkama atıyordu. Gözlerine baktım, ekrandan bile parıldayan elalar bana bakıyordu.

TİM Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ