3. KANAYAN YARA

80 20 3
                                    

Yazardan

Canlarım merhabalar. Sanki epey uzun bir zaman geçmiş gibi hissediyorum. Sanki yazarken kitap beni gerçekten içine çekiyor gibi sizde de okurken öyle oluyor mu? Yani ben kitaba değilde kitap bana sahipmiş gibi. Aklımda hiçbir şey yokken bile ellerim yazıyor öyle değişik bir durum yani.

Her neyse canlarım bu bölüme 30 oy ve 60 yorum geldiği zaman bir sonraki bölüm gelecek.

Hadi o zaman piuvvv

Küçük bir kızın ömür boyu süren yarası... Süren ve sürecek olan yarası...

Öylesine dinmeyen bir acısı vardı ki o yaranın şu anki benliğim bile etkileniyordu. Ne kadar tuhaf değil mi? Ben her ne kadar güçlü bir kadın olmak isterken içimdeki o küçük kız çocuğu kendini belli ediyordu.

O küçük kız çocuğu sevgisizdi. O küçük kız çocuğu merhamet istiyordu. O küçük kız çocuğunun şefkate ihtiyacı vardı. İsteklerini her ne kadar bağıra çağıra haykırsa da ne duyulmuştu ne de görülmüştü. Duyabilen insanlar kulaklarını kapatmıştı. Görebilen insanlar ise gözlerini yummuştu sıkıca... Birisi karanlığın ortasında iken diğeri sessizliğin içindeydi.

Gözlerim kapalıydı ancak bazı sesleri yinede duyabiliyordum. "Eğer o kıza bir şey olursa kendi kendini öldür doktor!" Sesi hem sertti hemde acı doluydu.

Sırtım sert ve soğuk bir zemine değiyordu. Gözlerim kapalıydı ancak bilincin açıktı. "Elimizden geleni yapacağız efendim." Bir kadın sesini duymuştum.

Neredeydim ben? Kimdi bu sesler? Yine rüya mı görüyordum?

Kendi kendimi zorlayarak konuşabilmiştim o an. "Acı." Diyebilmiştim yalnızca. Gerçekten mi? İlk sözüm acı mıydı?

Bir elin ellerimi tuttuğunu hissettim. Öyle sıkı tutuyordu ki ellerimi sanki bıraksa kendimi bırakacakmışım gibi hissediyordu. Kimdi ki bu?

Acaba yanlışlıkla bir hayranım mı olmuştu? Yani sonuçta başardığım bir çok şey vardı. Kendi kendime düşünürken aklımda kurduğum hayalperest kurmacalar kulağa her ne kadar mantıksız gelse de bana bir o kadar mantıklı geliyordu. Sorun mu bendeydi acaba?

"Sakin." Dedi bir erkek sesi. "Sakin kal. Benimle kal. Güvendesin korkma küçük kızım." Sakindim ve korkmuyordum. Korktuğum şeyler belliydi zaten bundan asla korkmazdım bile.

Hayatımızda ilk defa vurulmadık ki Umay ilk kez iyileşmeye çalışalım.

Dur bir dakika ne? Küçük kızım mı demişti o? Yanlış duymuştum değil mi? Şu an yanımdaki o değildi değil mi? Acilen uyanmam gerekiyordu ama zihnim bana karşı gibiydi.

Kapalı gözlerimin önüne içimdeki o kız çocuğu geldi. Elleri yatak başlığının iki kenarına bağlıydı. Kaybettiği kanlar, çektiği acılar, döktüğü gözyaşları, korku dolu gözleri... Küçüktü ancak kimse acımıyordu o küçük kız çocuğuna.

"Unutma küçük kızım." Diyordu uzaktan bir ses. "Gün gelecek bu acıların seni yükseltecek. Gün gelece bu gözyaşların seni yüceltecek. İşte o zaman teşekkür edeceksin bana." O küçük kız çocuğu onu duyuyordu ancak anlayamıyordu.

"Ben ne seni ne de bu abileri affedeceğim. Tüm çocukların intikamını alacağım teker teker hepinizden. Öyle bir zaman gelecek ki hepinize bu acıları tattıracağım. Bu acıları çekmeden ölmek haram size!" Küçük kız çocuğu yaşından, boyundan büyük sözler ediyordu. Zaten buydu onun burada olmasının asıl nedeni. O an kendi içimden geçirdim. 'Hala o günü bekliyorum. Senin, sizin için o zamanı bekliyorum.'

ÇARKIFELEK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin